İçeriğe geç

Kentsel yerleşim hikâyemiz

Türkiye’de yaklaşık 15 milyon yapı var. Çoğu konut ve işyeri. Kamu ve özel sektör tarafından inşa edilen yapıların dayanıklılığı, fonksiyonelliği, medeni yaşamın gerekleri ve yapıların ekonomik ömürleri açısından bakıldığında ilk elden 10 milyon yapının yenilenmesi gerekir.

Sık sık depremlere maruz kalmamız, hemen ardından ilan edilen milli felaket dayanışmamız, sınır tanımayan acılarımız üzerine atıla nutuklar, kararlılık, cek caklar çok geçmeden yerini, ülkemizin sığ sorunlarına terk eder.

Yazıklar olsun bu ülkeye mi desem yoksa

Helal olsun mu, ona siz karar verin.

***

Çok geçmez ölümün kol gezdiği binalarda, trajik ölümlerimizi unutur sanki daha önemli sorunlarımız varmış gibi başka konulara dalarız.

Beyler kendimize gelmeyelim!

Ölümün bu kadar kutsal olduğu,

Dirinin beş para etmediği bu ülkede, her şeyi kendi haline mi bırakalım!

Bu ülkeyi koyun sürüsünü satıp müteahhitliğe soyunan Reşo Ağalar mı imar etsin!

Onca haritacı, jeolog, şehir plancı, mimar, inşaat, elektrik, makine mühendisi… Reşo Ağaya plan proje çizsin…

Harita Mühendisleri Odası,

Jeoloji Mühendisleri Odası,

Şehir Plancıları Odası, 

Mimarlar Odası,

İnşaat Mühendisleri Odası,

Elektrik Mühendisleri Odası,

Makine Mühendisleri Odası projeyi onaylayıp paralarını bal gibi tahsil etsinler…

Onaylanmış projeleri bir de ilgili belediyelerin ilgili mühendisleri tekrar ve tekrar incelesin, harçlar alınsın…

İlgili belediyelerin meclisleri iktidar ve muhalefet parti üyelerinden oluşan komisyonlarda bir güzel tartışılsın…

Sonracıma oylansın ve onaylansın…

Reşo Ağa bu süreçleri hepsini bir bir aşsın…

Kontrolör mühendislerin at nalı büyüklüğündeki isimlerinden oluşan tabelalar, muhkem kazıklar üzerinde çakısın…

Görsünler Reşo Ağaya kimlerin hizmet verdiğini…

Görsünler de inşaatın kalitesine inansınlar diye…

Zemin etütleri, tasarımları, hesabı kitabı bitmiş projelerin, ilgili ve yetkili makamlarınca da onaylanmış bir eşek yükü ağırlığınca oluşmuş evraklar, raflara yerli yersiz yerleştirilsin…

İş gelmiş binanın temelinin atılmasına…

Evden kaçıp kazma kürekle girdiği inşaat aleminde kısa sürede kalfalığa terfi etmiş inşaat çalışanları artık ellerinden geleni ardına koymazlar, ellerinden geleni yaparlar…

Sigortasız, iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı, ücretlerini doğru dürüst tahsil edemedikleri günler aylar içerisinde bir bakmışsın bina bir şekilde bitivermiştir.

Oturma raporu mu, boş ver onu, o da alınıvermiştir.

Hayret ki ne hayret, binanın önemli kısmı daha inşaat aşamasındayken satılıvermiştir.

Reşo Ağa geçmişine yanmaktadır. Ömrünü koyun keçi peşinde koşturmakla tüketmiştir. Yıllarını tüketmiş koyuna keçiye sözünü geçirememiştir. Ama;

Şehirli dediği güruh, gözünde büyüttüğü kadar değilmiş. Kendini akıllı sanan, parasını çok mu çok seven bu şehirli taifesinin, keçi kadar bile aklı yokmuş. Parası bir tutam ot kadar değerli değilmiş.

Çünkü ilk müteahhitliğinde, köyde beş dam kadar maldan 5 yılda kazanamayacağını kazanmıştır.

Bu şehirli, okumuş taifesini büyütmeye gerek yokmuş.

Çuvalla parayı vermiş; manzarası, otoparkı, yeşil alanı, komşuluğu olmayan ve kapısının önünden kamyon geçen binaları sevinçle satın almıştır.

Reşo Ağa mutlu olmasına mutludur. Gelecek için de çok parlar fikirleri vardır. Artık kartvizitsiz görüşme yapmamaktadır. Yeni inşaatlarının katalog taslaklarını da incelemiştir. Havası yerindedir Reşo Ağanın. Ziyaretine gelen hemşerilerinin gösterdiği hürmetten de çok memnundur.

Reşo Ağanın kafasındaki bir soru vardır ki, onu hep rahatsız etmektedir. Özellikle son zamanlarda.

Adlarını aklında tutamadığı, sayılarını bilediği şu kadar mühendise ve odasına ödediği paranın, onay harçlarının, kalfalarına yaptırdığı inşaatla ne alakası vardı, bunu bir türlü anlayamıyordu.

Yoksa şehirli denen taifenin akıllıları bunlar mıydı? Paraları almış, başka bir iş yapmamışlardı.

Parası vardı ve her isteyene makbuzlu, makbuzsuz veriyordu. 

Akıllı olmalarına akıllılardı ama bir işe yaramıyorlardı. Bunların hepsinin yaptığını bir kişi yapsaydı, bütün kağıtları onun makinası yazsaydı ve ne kadar istiyorsa, hepsini ona ödeseydi olmaz mıydı?

Makinada dilekçe yazabilseydi, bu projesini başvekile tez elden iletecekti fakat, tahsili yeterli değildi.

Neyse ki, az kalmıştı onu da oğluna yazdıracaktı.

Projesinde “bütün imzaları bir kişiye attıracak, kağıtları da bir makinaya yazdıracaktı.”

Çünkü Allah güç kuvvet verdiği kadar çok inşaat yapıp şehirliyi daire sahibi yapacaktı.

———————————-

Kategori:2012

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir