İçeriğe geç

İzmirli kızı kim kurtaracak

Ak Parti Türkiye genelinde ve dünyada oldukça saygın bir konumda. Batı demokrasi tarihinde bile görülmeyen değişimlere ve seçim başarılarına bir parti olarak tartışmasız kesin ve sonuç alıcı imzalar attı. Bundan sonra da atmaya devam edecek.

Ak Parti, seçmen üzerinde öyle bir izlenim bıraktı ki, koşullar ne olursa olsun, tabu yıkmak ve büyük çaplı yenilikler yapmak zorunda. Seçmen Ak Parti’yi bu yönüyle sevdi; bundan da vazgeçmez. Bir parti nasıl doğdu ve geliştiyse, bu çizgisinde istikrarlı olmak zorundadır.

Bundan dolayı Ak Parti’de yoruldum diyen kişi, siyaset dışı kalır. Yorgunluk belirtisi ise yenilikten uzak kalmak ve yenilikçi girişimlerde bulunmamakla anlaşılır.

Bir başka anlatımla Ak Parti dura dinlene yol alan bir parti değildir.

Ak Partili, bisiklet yolcusuna benzer. Pedalı yavaş veya hızlı çevirebilir ama çevirmemezlik yapamaz; pedalı çevirmeyi bıraktığı an düşer ve siyaset dışı kalır.

Düşüncelerimin doğruluğuna katılıyorsanız yazdıklarımı okumaktan sanıyorum sıkılmayacaksınız:

İzmir, Ak Parti’nin Kırşehir’i olmamalı.

Adnan Menderes 1950-1960 arasında birçok yerel ve genel seçim kazandı, büyük değişimlere imza attı ama Kırşehir’de bir türlü seçim kazanamadı. O günler eskilerde kaldı ama DP, Kırşehir’i neden alamadı sorusu hep tartışıldı. Çünkü Kırşehir, DP politikaları açısından alınmaya son derece uygun bir ildi. Ama ne yaptıysa olmadı.

Menderes kızdı, sonunda Kırşehir’i ilçe yaptı!

İnsan canlı bir organizma olduğu gibi topluluğun da canlı bir tarafı vardır. Olaylar topluluğun canlıya benzer özelliklerini açığa çıkarır. Toplumları iyi gözlemleyenler, tepkileri daha iyi anlama ve doğru bir iletişim kurma şansına sahip olurlar.

O nedenle diyorum ki, İzmir; Ak Parti için DP’nin Kırşehir’i olmamalıdır.

Ak Parti için İzmir, DP’nin ve ANAP’ın İzmir’i olmalı. Bunun çok basit ama “tek” yolu var.

O yol kullanılmayacaksa İzmir “Hayır!” diyen kıza benzer. İsteyen Şehzade de olsa İzmirli kız “Hayır!” der.

Hediyeler, servetler, köşkler, dadılar, hizmetçiler… neler sunulursa sunulsun kız bir kere “Hayır!” dedi mi, onu kimse ikna edemez. Ne sunulursa sunulsun İzmir kız “Hayır!” der.

Genç ve oldukça güzel kızı, yakın takibe alan biri, kızın gönlünü kara kuru bir oğlana kaptırdığını görür. Oğlan yoksuldur, soyu sopu, asaleti Şehzadeye denk değildir ama nasıl becermişse artık, kızla bir çift tatlı sözle başlayan kısa sohbetleriyle, yarenlikleriyle sevgisini güzel kızın gönlüne yerleştirmiştir.

İşi iyi bilen gözlemci, Şehzadenin niyetini ve kızın dilini çözmüş, durumu anlatmak için Saraya başvurmuş. Ama nafile. Nöbetçilerden Saraya girmek ne mümkün! Birkaç teşebbüste bulunmuş, olmamış. Bakmış Şehzadeye ulaşmak mümkün değil, bunda da bir hayır var demiş, geri dönmüş. Gelişmeleri uzaktan izlemeye devam etmiş. 

Hikaye bu ya, tıpkı masallardaki gibi İzmirli kız gönlünü Karaoğlan’a kaptırmıştır.

Ak Parti İzmir’de gelecek erken veya zamanında seçimde birinci parti olamazsa, demokrasi tarihimize Ak Parti’nin Kırşehir’i olarak geçecek… DP’li yılları bilenler ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır.

İzmirli Ankara’dan gönderilen hediyeleri, yatırımları, hizmetleri, atanmış bürokratları önemsemiyor. İhtiyacı olmadığından mı, hayır ondan da değil! İzmirli gönlünü yoksul ve beceriksiz de olsa Karaoğlana kaptırmış.

Çünkü Karaoğlan kızı çözmüş. İzmirce öğrenmiş ve kızla nasıl konuşacağını ve anlaşacağını biliyor. Yoksul ve beceriksizliği yanında komik ve saf da ama kızın gönlüne girebilecek kadar duygusal.

Bu açıdan bakıldığında Karaoğlan Şehzadeden çok daha şanslı ama Karaoğlan cephede de yolunda gitmeyen bazı durumlar var. Bundan dolayı Karaoğlan ile İzmirli kız arasındaki saf ve komik ilişki,  onları bir türlü mutlu sona ulaştırmaya yetmiyor.

Kızın gönlünde Karaoğlan’ın saf ve temiz sevgisi olsa da, aklında da türlü türlü hediyeler, köşkler, hizmetçiler ve dadılar var.

Kız kara kara düşünüyor…

Keloğlan ise çaresiz.

Yıllar geçiyor, kızın gençliği solmak üzere! Ne Saray kıza “saf ve içten” gönlü okşayıcı bir mesaj gönderebiliyor, ne de Karaoğlan sevgisine bir barınak ve mütevazi birkaç kap kacak ekleyebiliyor.

İzmirli kızın iki talibi var, biri yoksul diğeri ise kaba ve hoyrat!

En azından İzmirli güzel kız böyle düşünüyor…

Saray huzursuz…

Kız mutsuz…

Keloğlan ise beceriksiz ve yoksul…

Saray elçi üstüne elçi gönderiyor, olmuyor. Çünkü elçiler İzmirce bilmiyor, kız da Sarayın dilini konuşamıyor… Bir iletişimsizlik var ki, giderileceğe de benzemiyor.

Şehzade kızı bir değil – beş değil, tam 35 kez istiyor, sonuç değişmiyor.

Sarayın her türlü imkanı var ama sonuç yok!

Bu şehrin bir kötü huyu da ikinciye kız vermiyor! Kızı ancak birinciler alabiliyor.

Kızın istediği İzmirce gönül alıcı bir çift tatlı söz!

Sarayda her şey var ama İzmirce bir çift tatlı söz yok!

Yoksa kız bu gidişle solacak…

Şehzade de verem olacak!

Acıklı bir aşk hikayesine dönüşen Ak Parti – İzmir ilişkisi bakalım nasıl son bulacak!

———————————

Kategori:2012

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir