İçeriğe geç

Kıskançlık öldürücüdür

İmam Muhammed’in yazdığı son kitap “es-Siyerü’l-Kebîr”dir. Kitap, fıkıh ilmine göre yazılmıştır. Muhammed, kitabında Ebû Yusuf’un ismini anmaz. Ondan bir hadis rivayet ettiğinde ise ismini anmadan “Güvenilir kişi bana haber verdi” der.

Aralarının açılmasının nedeni, rivayetlere göre “kıskanç­lıktır”. Ebû Yusuf’un meclisinde Muhammed’in ismi anıldığında bazen eleştirir bazen de över.

Ebû Yusuf’a:

-“Bazen eleştiriyorsun bazen de övüyorsun” denildiğinde Ebû Yusuf da

‘O, kıskanılan biridir” karşılığını verir.

İbn-i Semâa, Mualla b. Mansur der ki, Ebû Yusuf kadılığa getirildiğinde her gün Halifenin meclisine uğrardı. Yolda öğrencilerle de karşılaşırdı. Onlardan nereye gittiklerini sorduğunda:

-“İmam Muhammed’in ilim meclisine gidiyoruz” demekteydiler. Muhammed’i kıskanan Ebû Yusuf;

-“Muhammed, ilim talebelerinin gidip gelecekleri seviyeye ulaştı mı? Allah’a yemin ederim ki, Bağdad’ın hacamatçısını, bakkalını, onun gibi birer fakih yetiştireceğim!” der. Bunun için ders ve imla meclisi kurar. Muhammed ise bir şeylerden habersiz derslerine devam eder.

Ebû Yusuf son zamanlarında, sabahın erken saatlerinde meşhur fakih ve âlimlerle karşılaşıp onların nereye gittiklerini sorduğunda

İmam Muhammed’in meclisine gidiyoruz” dedikle­rinde

-“Gidin gidin, bizce o, kıskanılan biridir” derdi.

***

Aralarının açılmasına sebep olan olay da şudur:

Rivayet edildiğine göre, Halifenin meclisinde Muhammed’den bahsedildiğinde Halife onu över.

Bunun üzerine Ebû Yu­suf, Muhammed’e gider ve

-“Mısır Kadısı olmak ister misin?” diye sorar. Muhammed de;

-“Benim böyle bir talebim olmadı, bundan kastınız nedir?” diye sorar. Ebû Yusuf da;

Irak’ta ilmimiz yeteri kadar yayıldı. Dilerim ki, Mısır’da da yayılsın! Der.  Muhammed de

Düşünmem lazım, ehil olanlarla da istişare etmem gerekir, der. İstişarelerde Muhammed’e;

Ebû Yusuf’un gayesi, senin kadı olman değil. Seni Halifenin kapısından uzak­laştırmak istiyor, derler.

Halife, Ebû Yusuf’a, Muhammed’i meclisine getirmesini emrettiğinde Ebû Yusuf da;

-“Onun bir hastalığı var. Hastalığı Emirü’l Mü’minin meclisinde bulun­masına engeldir,” diyerek onu fikrinden caydırmak ister. Halife de hastalığının ne olduğunu sorar. Ebû Yusuf

-“Hafif abdestini tutamadığı için uzun müddet oturamaz” der. Halife de

-“O zaman kalkmasına izin veririz” karşılığını verir.

Sonra Ebû Yusuf, Muhammed’i ziyarete gider. Ona;

-“Emirü’l-Mü’minin seni çağırıyor. Ancak tahammülsüz bir adamdır. Yanında fazla oturma. Sana işaret ettiğimde hemen kalk!” der. Bu uyarısından sonra da Muhammed’i Halifeye götürür. Halife, Muhammed’i iyi karşılar. Çünkü Muhammed, konuşmasını bilen biridir. Halifeyle gü­zel güzel konuşur. Halife de onu ilgiyle dinler. Tam bu sırada Ebû Yusuf kalkması için Muhammed’e işaret eder. Muhammed de sözünü kesip dışarı çıkar.

Bunun üzerine Halife;

-“Bu hastalığı olmasaydı ondan daha fazla istifade ederdik” der.

Sonrada Muhammed’e;

-“Neden sohbeti yarım bırakıp çıktın?” denildiğinde;

-“O esnada çıkmamın doğru olmadığım biliyordum. Lâkin Ebû Yusuf bir zamanlar benim üstadım idi, ona muhalefet etmekten çekindim” karşılığını verir. Daha sonra Muhammed, Ebû Yusuf’un yaptıklarının farkına varınca şöyle beddua eder:

-“Allah’ım, ölümüne sebep, bana nisbet ettiği hastalık olsun!

Muhammed’in duası kabul olur!

Ebû Yusuf vefat ettiği zaman Muhammed cenaze namazına gitmez. Halktan utandığı için gitmediği söylenir. Oysa Ebû Yusuf’un cariyeleri Muhammed’i gördüklerinde ona hakaret etmekteydiler. 

***

İlm-i siyaset, makam, servet, şan ve şeref hırsı sadece cahilleri değil; ulemayı da ahlâksızlaştırıyor. 

Yalan söylemek, hatta iftira atmak, sürekli gammazlamak, bir kez olsun olumlu düşünmemek ve konuşmamak… bazı insanların önüne hayatlarının en büyük fırsatı gibi çıkabilir! Bunun zevkini tatmak gerekir, diye düşünebilirler! 

Ayıpların örtülmesi ahlâk-ı hamide iken, ulema o kadar bozulur ki, hak ve adalete tanıklık etmesi gerekirken, tam tersini yaparlar, gerçeği kusur gibi sunarlar!

Halkı da yöneticileri de hatta mahkemeleri de yanıltırlar!

Ortada insan kalmayınca, bu tür karalamalar vakayı adiyeden olur. Kimse işin aslını öğrenmeyi aklına bile getirmez! Çünkü o sırada herkes kendi çıkarının ve yağmasının peşindedir.

Binlercesi öğrense de, konuşmamak tarihsel bir fırsat olur! 

Sonra mı ne olur?!

Ne olsun artık, sonrası malûm! 

***

Kategori:2016

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir