İçeriğe geç

Kur’an’ı anlama çabaları

1400 yılı aşkın bir süreden beri Kur’an’a inanılıyor… inanç ve ilim kitabı sayılıyor… bilim kitaplarından daha fazla bir anlam yükleniyor… bütün ilimler Kur’an’ı açıklamak için öğreniliyor…

On dört asırdan beri okunan Kur’an, yaklaşık 6500 ayetten oluşuyor. Bu kadar ayetten bir araştırmaya göre 255, daha iyimser araştırmaya göre ise 550 ayetinden uygulamaya yönelik hükümler çıkarılabilmiştir.

Bu kadar önem verilen bir kitabın ancak bu kadarının anlaşılabilir olması üzerinde durmak gerekir.

Şunu da belirtmekte yarar var:

Her ne kadar şu kadar ayet anlaşılmıştır denmiş olsa da en çok tartışma da “anlaşılan-muhkem” ayetler üzerinde yapılmıştır!

Tarihte muhkem(anlaşılabilir) ayet sayısını artırmaya çalışanlar olmuştur ama kimse ilk üç asrın imamlarını aşamamıştır! 

Acaba neden?!

Neden her konuya kafa yorulmuş da Kur’an’ın anlaşılması üzerinde ciddi bir çalışma yapılamamıştır?

Her kim denemiş ise;

1-Kur’an’ı açıklamak için başlayan çalışmalar, kısa süre sonra doğruluğu pek bilinmeyen çok sayıdaki hadisle boğulmuştur. Hadisler Kur’an’ın gölgesinde kalması gerekirken, tersi olmuş, Kur’an hadislerin gölgesinde kalmıştır.

2-Kur’an’ı yeniden yorumlamak ve daha fazla bilgiye varmak için yapılan çalışmaların bir kısmı da gramere yönelmiştir. Böylece Kur’an, Arapça gramer kuralları ile ezberden sonra ikinci bir koruma zırhına kavuşmuştur ama “yeni bilgilere ulaşma” çabası unutulmuş, araştırmalar grameri geliştiren bir ilme dönüşmüştür.

3-Kur’an’ın fıkhî tefsiri denen usul-u fıkıh ile yapılan tefsiri ile ancak 255 veya 550 ayete açıklık kazandırılmıştır. Bunun yanında aklî denen felsefe, mantık ve dönemin deneysel bilgilerinin kullanıldığı dirayet/aklî tefsirler de yapılmıştır. Ancak Müslüman alimler, aklî ilimler derken Eski Yunan’ın tümdengelimine aşırı bağlılık gösterdikleri için “deneysel-tümevarım” yöntemini pek dikkate almamışlardır. Aklî tefsirin en başarılı ekolü yine fıkhî tefsir ekolü olmuştur. Bu metodun başarısı da 6500 ayetten ancak 550 kadarını o da kısmen açıklayabilmiştir.

4-Kur’an’ın ayet ayet, sure sure 23 yılda inmesi, ezberlenmesi, bazı sorunların Kur’an’a göre Peygamber tarafından çözülmesi, dikkatleri Cahiliye (İslâm öncesi) ve Hz. Peygamber dönemi “tarih” araştırmalarına yönetmiştir. İlk yüzyılda önemsenmeyen “tarihi veriler”, henüz metodolojisinin oluşmadığı dönemde, Kur’an’ın yorumlanmasında kullanılmıştır. Mezhep imamları, tarihsel rivayet yığınının hiç birine itibar etmezken, her rivayeti değerli bir bilgi gibi kabul edip Kur’an’ı yorumlayan tefsirciler, yeni bir “rivayetçi” ekol kurmuşlardır. Böylece anlaşılamayan ayetler, tarihsel rivayetlerle açıklanmaya çalışılmış ve Kur’an’n anlaşılması biraz daha zorlaşmıştır.

5-Kur’an’ı gramer, etimolojik sözlükler, hadisler ve tarihsel bilgilerle açıklamaya çalışmak, ancak hakikatin özüne nüfuz edemeyenlerin, Kur’an’ın kabuğu ile ilgilenenlerin çabası olabilir. Kur’an’ın her bir kelimesinin ve ayetinin zahirî, çıplak gözle görülebilen anlamları yanında, bir de “batınî-derunî-şifreli” anlamları vardır ki, bu bilgilere ancak Allah dostları ulaşabilir, diyen yeni bir ekol (tasavvuf) daha doğmuştur. Kur’an biraz daha anlaşılmaz hale getirilmiştir.

6-Kur’an’ı iniş sırasına göre anlamaya çalışalım… diyenler ayetlerin iniş sırasını, en eski ve son derece güvensiz bilgilerle yapmaktalar. Bu bilgiler doğru değildir. İkincisi, zaten inecek olan ayetler, Peygamber döneminde yaşanan bazı olaylardan dolayı inse bile, bu sıralama, bütün zamanları kapsayacak önemde değildir. Üçüncüsü ise en tuhaf olanıdır ki, bir olay olmuş ama onlarca ayet inmiştir. İnen ayetlerin çoğunun olayla bir ilgisi de kurulamamıştır… İniş sırasında ısrar edenler Kur’an’ın anlaşılmasını zorlaştıran bir çabanın ötesine gidememişlerdir.

7-19. Yüz yıla kadar uzun süre Kur’an’ı farklı yorumlayan bir ekol doğmamıştır. Fakat 19. Yüz yılda Batı’da gelişen bilim ve felsefeden etkilenen “bilimci” bir tefsir ekolu doğmuştur. Mısır ve Kazan Müslümanlarının öncülüğünü yaptığı bu çalışmalar, çok geçmeden Hint, Ortadoğu ve İstanbul Müslümanlarını da etkilemiştir. Bilimci tefsirlerde yapılan şudur: Fen bilimlerinde araştırma ve deney yapmadan Kur’an’ın bazı ayetleri Batı’daki fen bilimler ile açıklanmaya çalışılmıştır… Türkiye’de bunu başlatan kişi Said-i Nursi olmuştur.

8-Şunu da anmak gerekir: İslâm’ın ilk yüz yılında doğan ve bugüne kadar devam eden Sünnî, Şii, Haricisiyasi yorumların olumsuz etkilerinden kurtulamadan, sömürgeleşme çağında Kur’an, direnişin ve iktidar mücadelesi verenlerin en etkin mühimmatı olmuştur. Batı’da ortaya çıkan her ne var ise, doğru-yanlış, kârlı-zararlı, iyi-kötü, güzel-çirkin ayrımı yapmadan Kur’an’ı “yeni”den yorumlayan “siyasi tefsir” ekolu, İslâm tarihinde ortaya çıkan, bugün de övünülebilecek her türlü özgürlüğe, eşitliğe, adalete, bilime, estetiğe ait ne var ise ayetler kanıt gösterilerek İslâm dışı ilan edilmiştir. İslâm’a zarar; emperyalistlere fayda yazan bu ekol, bugün de etkisini sürdürmektedir… 

Bu tür çalışmaların sayısını nüanslarına göre artırabiliriz…

***

21. yüzyılın imkanlarına sahip 2 milyar Müslümanın, kimsenin bilmediği bir bilgiyi Allah’ın kitabı Kur’an’dan çıkarıp insanlığa öğretecek ilmi bir ciddiyeti kalmamıştır. Alem-i İslâm’da binleri aşan üniversitede Kur’an’ın değindiği konuların aslını, esasını araştıracak bir laboratuar kurulamadığı gibi Kur’an’ın sosyal konulara ilişkin iddialarını araştıran bir sosyal bilimler deneme ünitesi de yoktur!

Alem-i İslâm’da, en yoksul ülkelerde bile Obama’dan, Merkel’den, Hollande’dan, Kameron’dan… daha zengin nice Mümin var! Yine Batılı birçok devletten daha fazla harcama yapan devletler var! Eğitim ve öğretime yapılan devlet ve özel sektör harcaması var! Fakat bakıldığında en kutsal kabul edilen Kur’an için yapılan araştırmalar alaya alınacak düzeyde!

Kur’an kutsal mı, değil mi?! Müslüman buna ne kadar inanıyor?!

21. yüz yılda insanlar soruyor; Kur’an Allah’ın kitabı mı?! Bunu bilen var mı?!

Müslümanlar arasında Allah’ın kitabının gördüğü ilginin “iman” seviyesi nedir; hepsi bu kadar mı?!

Kur’an’a verilen önem “iman”ın gereği ise Mümin kimdir, nerededir ve kaç kişidir?!

Bilen, duyan, gören olmuş mudur?!

Mağarada mı ayda mı, nerede yaşar?!

***

Kategori:2016

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir