İçeriğe geç

Havalar neden böyle

Bu aralar anlamadığım olaylar yaşıyorum. Bunu o kadar yoğun yaşıyorum ki neredeyse açlığın, yoksulluğun, enflasyonun, işsizliğin…

Dostların iç ve dış düşman kisvesi ile vatan toprağına musallat oluşlarının… nedeni benmişim gibi!

Hakketen çok bunaldım.

Zaten zor uyuyorum.

Uyuduğumda da yorgun uyanıyorum.

Doktorumu aradım, ilaca gerek yok, dedi. Şikâyetlerim psikolojikmiş! 

Dedim ya doktorum ne derse desin ben iyi değilim!

***

Ne güzel günlerdi, yaz boyu meltemle uyanır meltemle uyurduk. Adeta deniz ve kara meltemleri bizim için eserdi. Ne hortum çıkardı ve de fırtına!

O günlerde, bu kadar sorun da yoktu.

Bu kadar şikâyet, bu kadar düşman kılıklı dost da yoktu!

Yakın zamanlara kadar inanın her şey çok iyi gidiyordu. En azından ben böyle düşünüyordum.

Her gün bir yabancı ile dost oluyordum. Her biri birbirinden parlak projeler sunarlardı.

Her projede para da vardı halk desteği de.

***

Ben ki; yokluklar içinde büyümüş biri iken kimse kapımızı çalmazdı. Çaldığımız kapılar da Dann! diye yüzümüze kapatılırdı.

Gel zaman, git zaman… Günler günleri kovaladı.

Kader arkadaşları edindim…

Bir de çıkar arkadaşlıkları…

Tarihlerini tam olarak hatırlayamıyorum, kader arkadaşlarımın yerini bir bir çıkar arkadaşlarım nasıl aldı? Aramızda neler geçti ki vazgeçemeyeceğim dostlarım bir bir uzak oldu.

Hep yoksul kalacak değildim ya!

Rabbim bir gün bizim de yüzümüze gülecekti…

Günü geldi bunların hepsi oldu…

Rabbim bana bi güldü ki masallarda gülmediği kadar!

Fakat ben gülemez oldum. Sinir ve asabiyet üzerime zift gibi yapıştı kaldı. Sevdiklerimle konuşurken bile boyun damarlarımı şişiriyormuşum.

Hanım öyle diyor.

Farkındayım bağırdığımın ama engel olamıyorum.

***

Her şey bir yana beni konuşturanları unutamıyorum.

Güzel konuşuyorsun dediler, konuştum!

Etkili konuşuyorsun, dediler konuştum!

Ancak seni dinlerler, dediler konuştum!

Ona konuştum, buna konuştum…

Her gün konuştum…

Gün boyu konuştum…

Konuştukça konuştum…

Öyle bir noktaya geldim ki daha önce bu konuda kime ne demiştim… Kimi eleştirmiş, kimlere övgüler dizmişti… Hepsini birbirine karıştırmaya başladım.

Söyleyecek ne doğrularım kaldı ne de yalanlarım!

Doktoruma anlatıyorum, bir ilaç yaz diyorum! O da psikolojik diyor başka bir şey demiyor.

Henüz şuurumu yitirmedim, Allah’a şükür.

Zamanında kapanan kapılar gün geldi sonuna kadar açıldı. Hatta kapıları sökenler bile oldu! Maazallah rüzgâr falan kapatır da kimseye dert anlatamayız diyenler, beni kapısız binalarda karşılamaya başladılar. Eski günleri unutmuş değilim ama gazabımdan korkulur olması beni mutlu ediyor.

Hele “Korkuyoruz!” diyenler yok mu, hiçbir şey beni bu kadar mutlu etmiyor. İçimden hep “Korkun! Korkun! Kapıları Dannn! diye yüzüme kapatanları ben unutmadım!

Siz de unutmayın!”

***

Gündüz, karalar denizden daha fazla ısındığından alçak basıncın etkisiyle denizden karaya doğru serin bir rüzgâr eser. Buna deniz meltemi denir İzmir’deki adı da imbattır.

Hiçbir rüzgâr biz İzmirlileri imbat kadar mutlu edemezdi.

Gece ise karalar fazla soğuduğundan karadan denize doğru bir rüzgâr eser. Buna da kara meltemi deriz.

Bu aralar sıklıkla tekrar ettiğim bir şikâyetim var, hiçbir şeyin tadı kalmadı diye. İnanın havaların da eski tadı kalmadı. Meltem beklerken ya hortum çıkıyor ya da çok sert Batı rüzgârları esiyor.

Doktoruma soruyorum, o da psikolojik diyor!

Pasifik fırtınaları bir yandan, Atlantis’ten esen rüzgârlar bir yandan…

Bu da mı psikolojik, diyorum…

Kuzeyin sert ve kuru soğuk mu soğuk rüzgârları da mı psikolojik diyorum! 

Lütfen doktor aç pencereyi bi de sen bak, diyorum…

O yine psikolojik diyor!

Benim beklediğim ise sıcak hava taşıyan Büyük Sahra’nın kum fırtınaları…

Anladım ki doktorumdan bir fayda yok!

Şimdilerde bir sığınak, bir korunak arıyorum…

Sevgi de istemiyorum, alkış da…

Unutulmak istiyorum…

Unutulmak!

Anlıyor musunuz beni, unutulmak istiyorum!

Kategori:2017

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir