İçeriğe geç

Ayı ile yatağa girmek!

Rahmetli İsmet İnönü  (Hulusi Turgut – 1961) bir söyleşisinde  “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözün biri açık olacak!”  demişti.

İsmet Paşa,  bir başka önemli sözü de Kasım 1961’de kurduğu Koalisyon hükümetinin başbakanı olduğu günlerde söylemişti:

Mayıs 1950’de DP’ye bıraktığım Türkiye,  10 yılda dış güçlerin etkisine öyle girmişti ki 1961’de tanıyamadım!” 

İslamcıların ve muhafazakârların belleği şehir efsaneleriyle dolu. İslam tarihini bilmedikleri gibi son 100 yılı doğru dürüst  bilen  de çıkmadı!

Son dönemde Osmanlı’dan ve Cumhuriyet hükümetlerinden devraldığımız siyasi birikimi iki cümle ile imha ettik:

-İki ayyaş

Monşerler

Geleneği yok saymak kime ne kazandırdı?

Cahillik bize mi kazandırdı yoksa rekabet ettiğimiz devletlere mi?

İlk önce protokol kurallarını yıktık!

Protokol sıkıcı da olsa, unutmayalım ki “eşitliğe ve  karşılıklı saygı”ya dayanır!

İşe saygıyı ve eşitliği yok ederek başladık!

Baktık ki, kıyamet kopmuyor!

Artık, tutabilene aşk olsun!  Kısa sürede öyle yaptık ki gelenek diye bir şey bırakmadık!

Arkasından Hariciyenin önemli kadrolarını “monşer” olmakla değersizleştirdik. Boşalan kadroları ise  ne kadar ehliyetsiz ve liyakatsiz “adamımız” varsa  onlarla doldurduk! 

Sonrası malumunuz!

Kriz üstüne kriz!

Oysa yıktığımız gelenekler, sanıldığı gibi Cumhuriyet hükümetlerinin icadı değildi. Taa Osmanlı’dan beri ince eleyip sık dokumalarla inşa edilmiş devlet gelenekleriydi.

Osmanlı dış politikasını yürüten bürokratların çoğu dünyayı yakından tanıyan Osmanlı tebaası Gayrimüslimlerdi.

Cumhuriyet Hükümetleri,  Gayrimüslimleri devlet kademelerinden uzaklaştırdı, bu doğru! Ama Osmanlı hariciye geleneğini ve davranış kalıplarını özenle sürdürmeye devam etti. Doğal olarak da dünyada uygulanan hariciye protokollerine uygun yaşadı.

Bu durum, muhafazakarları rahatsız etti.

Çünkü nüfusun % 95’i; köyden gelip şehirli olmaya çalışan ama bir kuşakta şehirli olmayı  başaramayan insanlardan oluşuyor. Temelinde saflık, görgü eksikliği ve cehalet olan bu insanlar, şehirde gördüğü her şeyi yağmalar gibi, aç gözlülükle ele geçirmeye çalıştı.

Kamuda elde ettiği her makam ve mevkiye, fetih ve ganimet muamelesi yaptı!

Oldum olası Hariciye; medeniyet alemine “görgüsüzce dalan” kalabalığın hazmedemediği bir kurumdur.  

Şimdi her şey elimizde!

Ama  kriz hiç eksik olmuyor!

Monşerleri aşağılayarak gönderdik!

Oysa monşerler Türkiye’nin dış politika arşivine  ve aklına sahiplerdi.

Onların yerlerini telaşla, bugünlerde FETÖ diye tesmiye ettiğimiz örgütle doldurduk!

Sonra onları da 15 Temmuz kalkışmasının akabinde can havliyle tasfiye ettik.

Adeta ağzı açık çuvalı dibinden tutup kaldırmış gibi olduk. Her şey ortalığa saçıldı.

Kıyamet de bundan koptu!

Kendi yurdumuzda cascavlak ortada kaldık!

Şu an hariciyemizin en önemli karar alıcıları yabancı bir dili diplomatik düzeyde kullanamıyor!

Bir de 7/24 saat durmadan konuşmuyorlar mı?!

Birine laf yetiştireyim derken 25 devleti kendimize ya güldürüyoruz ya da düşman ediyoruz!

Yetmiyormuş gibi  “ayılarla” da yataktan çıkmıyoruz!

İki gözü kapalı, sabaha kadar bi güzel uyuyoruz!

Sabah bir vakitte uyandığımızda ise  aman Allah’ım, ne görelim:

Akşam hizaya getirdiğimiz dış politika, gece yarısı alt üst olmuş!

Kategori:2019

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir