İçeriğe geç

“Türk ulus, Kürt millet” öyle mi?

Prof.Dr.Birgül Ayman GÜLER, akademik mesaisi boyunca çok çalışmış ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hangi değerler üzerine kurulduğunu öğrenememiş. Bunu son konuşmasında bir kez daha kanıtlamış oldu.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin öncelikli amacı Hilafeti ve İslam topraklarını düşman işgalinden kurtarmaktı. Bir ırk ve etnik çaba, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin ne öncelikli ne de tali bir hedefiydi; hiçbir şekliyle de gündeme gelmedi.

Milli Mücadele, işgalci Hıristiyan devletlere karşı verildi. Mustafa Kemal de Müslüman halkı “Anadolu toprakları Rumlar ve Ermeniler arasında pay edilecek, buna topyekün karşı koymalıyız” nutuklarıyla mücadeleye katılmaya çağırdı.

1071’den önce Anadolu’ya yerleşmiş, o günden beri bu topraklarda yaşayan yaklaşık 200-250 bin Peçenek Türkü, Kuvva-i Milliye’yi desteklemelerine rağmen sadece Rum oldukları için mübadele ile Yunanistan’a gönderildiler. Papa Eftim, İnönü ve Atatürk’e başvurarak, Türk Rumlar için mübadelenin doğru olmadığını söyledi ama sonucu değiştiremedi. Bu konuda İnönü’nün de Atatürk’ün de cevabı aynı oldu:

“Türksünüz, Türkçe konuşuyorsunuz, Milli Mücadelede de bizi desteklediniz ama MÜSLÜMAN değilsiniz!”

Gagavuz Türkleri, Türkçe konuşsalar da Müslüman olmadıkları için Türkiye’ye kabul edilmediler!

Türkçe  bilmeyen ama Müslüman olan Boşnak, Pomak, Makedon, Arnavut…lar  mübadele kapsamında “Türk-Müslüman” diye Türkiye’ye kabul edildiler.

Mübadele, 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra yapıldı ve “ asli unsur TÜRK” ifadesi bütün Müslümanları kapsayan bir kavram olarak T.C.nin kuruluş sözleşmesinde yerini aldı.

1926’da çıkan Türk Ceza Kanununun 159. Maddesindeki “…Türklüğü tahkir…” suçu, Atatürk, İnönü, DP, 1960, 1971, 1980’de değişmeden İslam Dinini aşağıladığı iddia edilen Gayrimüslimler hakkında uygulandı.

1990’lı yıllara kadar sayısız ihbar ve suçlamaya rağmen Türk ırkına hakaret edenlere karşı dava açılmadı ki ceza da verilmiş olsun!

Mahkemelerin sayısız davalar için verdiği kararların hepsinin ortak noktası, “Türk”; sözcüğü bir ırkın değil bir dinin yani Müslümanlığın adıdır.

Hal böyle iken, kavramların içinin boşaltılıp anlamının tahrif edildiği bir ortamda, bilim insanlarının sergilemesi gereken misyon, cehaleti giderici açıklamalar olmalıdır. Bilim insanından bunu beklemek en doğal hakkımız olmalı!

Yıllarını siyaset bilimine adamış, Prof. Dr. unvanı ile kariyerinde zirve yapmış bir bilim insanı, tahrifata devam etmekle kalmamış, ülkeyi kurtarmak adına siyasete atılmış ve milletvekili olmuş… “Kimlik” çatışmasından yaklaşık 50 bin kişinin öldüğü bir ülkede, uzmanı olduğu konuda öyle bir konuşma yaptı ki, 50 bin yurttaşımızı bir hiç uğruna nasıl kaybettiğimize mi üzülelim yoksa nasıl bir cehalet bataklığında olduğumuza mı yanalım, gerçekten şaşırmış durumdayım.

Bir de diyorlar ki, Kürt sorunu nasıl çözülecek?

Cahillik bu düzeyde ise Kürt sorunu çözülür mü?

Kürt sorunu da, bu cahillikten çıkmadı mı?

Türkü ırk, Kürdü de ırk yapıp “Türk-Kürt çatışması var!” denmedi mi?

Vatandaş Türkün Müslüman anlamına geldiğini bilseydi kim “Türk-Kürt” diyebilirdi?

Hiç kimse diyemezdi ve Türk-Kürt ikilemi asla ve asla olmazdı.

Lozan’da açık açık yazılmış:  “Türk – Gayrimüslim” diye!

Siz hiç Kürt – Gayrimüslim ikileminin kullanıldığı bir cehalet metnine veya konuşmasına tanık oldunuz mu?

Olmamışsınızdır, olamazsınız da! Kürtlerin cahil olduğu doğrudur(!) ama Kürtler bile Kürt – Gayrimüslim diyecek kadar cahil değiller.

Sayın Prof. Dr., Türk ulusu derken de, Kürt milleti derken de ayıp, çok çok ayıp etti.

Çünkü bunu vatandaş bilmese de siyaset bilimi tahsil eden herkes bilir veya bilmelidir, Türk Milleti, Müslüman Millet demektir ve karşıtı da Gayri Müslimdir.

“Kürt milleti” diyor Prof.Dr.. Kusura bakmayın ama bu ifade Apo’yu bile şaşırtmıştır. Çünkü şimdiye kadar hiçbir Kürtçü, Kürdü bir din olarak takdim etmedi ve buna millet de demedi!

Türk – Kürt ancak Kürtlük Hıristiyanlık gibi bir din ise karşıt iki kelime olarak kullanılabilir. Müslüman – Hıristiyan gibi.

Ama siz kendi küçücük dünyanızda Türkiye’yi maddi ve manevi varlığından soyutlayarak, uluslararası antlaşmalardan doğan haklarını ve ödevlerini de yok sayarak Türklüğü ırk, Kürtlüğü de din gibi görmeye çalışıyorsanız ne denilebilir ki! Bu da sizin hayaliniz der, geçeriz!

Kendi hayal dünyanızda hayali bir ülke ve buna ilişkin iç sorunlar tasarlayabilirsiniz! Buna da hakkınız var!

Ama TBMM kürsüsünü tüm Türk milleti adına ve gerçeklerden bu kadar uzak bir mantık silsilesi içinde işgal edecekseniz; kusura bakmayın bunu normal karşılayamayız. 

İç hukuku ve uluslararası hukuku bu denli yok sayarak kime ne anlatmaya çalışıyorsunuz, anlamakta zorluk çekiyoruz.

Sayın Prof.Dr., atamız Mustafa Kemal ve İnönü’nün dediği gibi “TÜRK; Kürt, Türkmen, Arap, Acem, Dağıstanlı, Gürcü, Afganlı… tüm anasırı İslamiyeyi temsil eder. O nedenle Türk, ulus; Kürt de milliyet değildir! Hepimiz Müslümanız. Kürtler de Türkmenler gibi Müslümandır. Cumhuriyet bu değerler üzerine kuruldu. Kavramlardaki tahrifata son verelim, herkes işine gücüne baksın. Bu ülke ve hinterlandı hepimize yeter…” derse hem Müslümanları, hem de partisini kurtarmış olur ki, böyle bir çıkış, ancak bir bilim insanından beklenebilir.

Aksi görüşte ısrar ederse Sayın Prof.Dr., hem Müslümanları hem de partisini üzmüş olur ki, bunun terörü kışkırtmaktan başka bir faydası da olmaz!

————————————-

Kategori:2013

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir