İçeriğe geç

Erdoğan ne yapmak istiyor?

İkinci Dünya Savaşı, demokrasi ile faşizmin savaşı şeklinde yaşandı!

52 milyon kişinin öldüğü savaş; Hitler, Mussolini ve Japon faşizmine karşı, ABD’nin öncülüğünü yaptığı demokrasi cephesinin tartışmasız zaferi ile sonuçlandı!

Demokrasi cephesi, dünya savaşında faşizm tehlikesini berteraf ettikten sonra, soğuk savaş yıllarında da SSCB, Doğu Avrupa ve Çin sosyalizmi ile mücadele etti ve zafer yine demokrasi cephesinin oldu!

Demokrasi cephesinin faşizme ve sosyalizme karşı kazandığı zaferin aslında “kapitalizm”in zaferi olduğunu iddia edenler de var! Gelişmelere bireysel haklar açısından bakıldığında, kapitalist politikalardan zarar görenlerin bile “demokratik hak ve özgürlükler”i içtenlikle sahiplenmesi, zaferi genel anlamda demokrasinin kazandığını gösterir. 

Özellikle 1990’lardan sonra her kutsala ve yerleşik değere saldırmak aydın tavrı iken, birinin demokrasiyi eleştirmesi asla hoş görülmezdi!

Hoş görülmezdi, diyorum çünkü, 4 Temmuz 2013’e kadar demokrasi en yüce değer iken, tüm dünyada demokrasi öncüleri birden bire akıllarını yitirmişçesine Mısır’daki askeri darbeye maddi ve manevi destek verdiler.

Batılı liderler, Müslüman Kardeşler örgütünün desteklediği ve %52 oy alan Muhammed Mursî’nin başkanlığını seçimle kaybetmesini beklemeden son yüzyılın tartışmasız en yüce değeri olan “demokrasi”yi “Olmasa da olur!” deyip insanlığın gözleri önünde kolayca ve değersizce kurban ettiler!

Mısır gerçeği, inanın, Batı Uygarlığı’nın değerler sistemini altüst etti!

Göz göre göre tüm dünya ya askeri darbeyi savundu ya da sessiz kaldı!

İki yüzlü dünya, her küresel olaya politik de olsa, sûreta “demokrat” davranmayı bilirdi. Ama bu kez bunu da yapmadı! Bütün devletler “dürüst” davrandı ve demokrat olmadıklarını, her şeyin “çıkarlar sistemi”ne göre oluştuğunu apaçık bir şekilde dünyaya ilan ettiler!

Peki, Tayyip Erdoğan’ı farklı davranmaya zorlayan neydi?

Neden Erdoğan, Mısır’daki askeri darbeye karşı, sert ve yoruma imkân tanımayan netlikte bir karşı duruş sergiledi?

Hangi değerler sistemine bağlıydı?

Demokrat dünya demokrasiden uzaklaşırken Erdoğan neden demokraside ısrar etti?

Sanılanın aksine pragmatik bir lider değil miydi?

Yoksa fazla mı idealistti?

Erdoğan’ın bu sert duruşunu anlamakta zorluk çekenlerin sayısı sanılandan da çok fazla!

İyimser yorumculara göre Tayyip Erdoğan, ya çok ahlaklı ya da çok saf!

Obama, Putin, Merkel, Holland, Cameron gibi demokratik dünyanın liderlerinin darbeyi sahiplendikleri ve ekonomik olarak da destekledikleri bir olaya, Tayyip Erdoğan’ın sert bir tepki ile karşı çıkması onun ya saflığına ya da fazla ahlakçılığına yorumlanabilirdi.

11 yıl Türkiye gibi problemleri çok bir ülkede başbakanlık yapan biri, Batılı liderlerin onay verdiği tavırların “demokratik”, onay vermemişlerse “gerici” olduğunu çoktan anlamış olması gerekirdi!

Görüldüğü kadarıyla Erdoğan, Batılı liderlerden fazla bir şey öğrenememiş!

Batıya rağmen demokrat olunamayacağını bilmesi gerekiyor! Erdoğan bunu şimdiye kadar öğrenemediği gibi bundan sonra da öğrenmeye pek niyetli görünmüyor!

*** 

Tanıdığım Erdoğan Mısır’daki darbe konusunda kendisine yakışanı yaptı ve Batı ittifakı içinde kendi demokrasisini Taksim Kıyamı günlerinde “garanti”ye alma yerine, Batılı dostlarını iyice kızdırma pahasına Mısır’da demokrasiyi savunmayı yeğledi! Bu onun siyasette tüm dünyaya rağmen savunduğu değerler sistemine “ahlakçı” bir yaklaşımla ne kadar bağlı olduğunu gösterdi!

Yüzyılı aşkın nice ölümcül olaylara “demokratik haklar ve özgürlükler”le yaklaşan Batı Uygarlığı, küsurat değerinde bir ülke örneğinde, “değerler sistemi”nin “ana kavramı”na ihanet etmesi, Mısır’daki darbeden daha büyük bir olaydır!

Mısır örneği, Yeni Dünya düzeninde demokrasinin ne kadar önem taşıyacağını da büyük ölçüde göstermiş oldu. Artık Batı dünyasında “demokrasiye ihanet” diye bir suç da ortadan kalkmış oldu!

Beni şaşırtan bu gelişmeler de değildi; şaşırdığım nokta, dünyada 200 civarındaki devletin liderleri arasında demokrasinin tek savunucusunun neden Erdoğan olduğudur?

Cevabını aradığım asıl soru budur: Neden demokrasiyi savunmak Erdoğan’a kaldı?

Ya demokrasiyi savunmak artık çok tehlikeli, Erdoğan bu tehlikenin farkında değil!

Ya da Mısır’da küresel bir düzenek var, biz olaya nüfuz edemedik!

Her ayrıntıyı kaçırabiliriz ama Erdoğan’ın dünyada askeri darbeye karşı koyan ilk lider olmasını kimse görmemezlikten gelemez!

Erdoğan darbenin ikinci günü yaptığı açıklamayla, Mısır’ı savunan tek liderdi dünyada! Sayın Gül’ün oldukça nazik ve hassas üslubu ve Sayın Davutoğlu’nun entelektüel yaklaşımlarını da görmezden gelemeyiz. Daha sonra partilerin sergilediği darbe karşıtı tutum da unutulmamalı.

Erdoğan tepkisini, bugünlerde darbeye karşı mırıldananların hepsinden çok daha erken 5 Temmuz’da göstermişti!

Liderler ya maddi ve mani desteklerini darbeden yana açıkladılar ya da susmayı veya mırıldanmayı seçtiler!

Erdoğan demokrasi konusundaki ısrarlı tutumunu sürdürünce önce Afrika Birliği darbeyi kınadı. Arkasından Obama tarafsız olduğunu açıkladı. Şimdilerde ise Obama gibi Merkel de Mursî’nin serbest bırakılmasını istiyor!

Vurgulamak istediğim nokta, Erdoğan’ın Mısır’daki darbeye kulak kabartan tüm dünyada her yaştan ve kültürden kişiye ulaştırmaya çalıştığı “demokrasiden yana” mesajın açık ve netliğidir ve demokrasinin en cesur savunucusu olduğudur!

Koca dünya sistemi buna nasıl izin verdi? Veya

Dünya sistemi denen yapı, çöktü de bizim mi haberimiz olmadı? Ya da

Dünya bir lider arıyor da Erdoğan’dan daha iyisini mi bulamadı?

Beyler, basit bir Mısır gerçeğinin her şeyi berbat ettiğinin hala farkında değil misiniz?

Hey! Kime söylüyorum!

——————————————–

Kategori:2013

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir