İçeriğe geç

Bilim bizim neyimize!

Bilim; metodik akıl yürütme ve denemeler sonucunda elde edilen bilgileri, konusu ve yüklemi olan önermeler dizisi haline getirebilmektir.

Her insanın aklına ilginç düşünceler gelebilir. Aklına geleni ciddiye alan kişi, bunu hipoteze dönüştürür. Düşünmeye ve sorgulamaya devam eder. Birçok konu ve nesne arasında ilgi kurmaya çalışır. Gözlemler… Birer ikişer dener ve pratik yapar. Sonuçlar üzerinde tekrar tekrar düşünür… Yararı olabileceğini düşündüğü kişilerle de tartışır, görüş alış verişinde bulunur…

Ne var ki eğlenceli gibi sanılan bu süreç hayal kırıklıklarıyla doludur. Birinci veya ikinci adımdan sonra başa dönmek zorunda kalanlar arasında sabır gösterenlerin sayısı çok azdır. 

Bu süreci sabırla yöneten kişilerin; “metodik akla” sahip olduğu söylenebilir.

Duygular çoğu kişiyi frenler; çok az kişiyi ise hırslandırır! Önemli ayrışma da bu noktada başlar.

Herkes hırslı olabilir ama hırsını kontrol edemez. Bu noktaya kadar tüccar ile bilim insanı karakter olarak ayırt edilemez.

*** 

Uzun soluklu akılcılık tüccarda da görülür. Çoğu zaman bir bilim insanı kadar gözlemcidir. Ticari yaşamı; yenilikler ve farklılıklarla doludur. Gördüklerinde seçicidir, her farklılığın peşine takılmaz. Gördüklerine bir anlam yükler, kârını, taşıyacağı kişi ve toplumları iyi bilir.

Tüccar için yaşam, sahici bir laboratuvardır. Hiçbir şey yapay değildir. İyi bir gözlemci, canlı bir laboratuvarın parçası olduğunu unutmadan yaşar.

Statiklik ve birbirinin benzerini yaşamak, hayatı monotonlaştırır, anlamayı ve uyanıklığı köreltir. Ama tüccar sürekli farklı kişi, toplum ve ürünlerle karşılaştığı için algısı ve gözlemi diridir.

Bilim insanı ile tüccar arasındaki fark, okuduğu kitap sayısı ile de ayırt edilemez. Temel bilimleri öğrenen ve öğretenlerle karıştırmayalım, bu kişiler“öğretmen”dir.

Kariyeri de, unvanı da olsa öğretmendir!

Çok kitap okuyan bilim insanı olamaz; ancak çok düşünen, hipotez kuran, deneyen, tartışan, para kaybetmeyi, dışlanmayı ve alay edilmeyi göze alan kişi bilim insanı olabilir. Ticari akılla bilimsel akıl bu noktada birbirinden net olarak ayrılır! Bilim insanı zararı göze alır; tüccar ise alamaz!

Büyük tüccarlar, batılı anlamda burjuva, bir yönüyle de bankerler düşünce, sanat, bilim… pazarını “kârını maksimize” edecekse destekler! Burjuva destekli bilim, önemli yeniliklere öncülük yapabilir ama “insanlığı mutlu” edemez; çünkü çıkarlarıyla çelişir.

***

Ticaret Odalarının ve diğer meslek odalarının durumuna bir başka yazımda değinmek istiyorum.

Konu bütünlüğünü bozmadan üniversitelere değinecek olursak;

Bizdeki sorun çok farklı! Yani bize özgü!

Sorun; üniversite ve akademisyenin sayıca azlığında değil. Bizimkisi tamamen sosyolojik! Biraz da psikolojik!

Nüfusun %90’ının köyde hiçbir kurumsal ve hukuksal pratik yapmadan, rasyonalite ve pragmatizmle tanışamadan akademisyen olması…

Ve buna izin veren taşra zihniyetli hükümetlerin üniversite politikaları… sorunun kaynağı olarak görülebilir!  

Sosyoloji ve sosyal-psikolojinin bir kıymet-i harbiyesi varsa köylüden ve askerden bilim insanı olmaz!

Bilgisiz insanların kolay kariyer yapması, tartışmanın-müzakerenin yerini itaatin alması, konuşma hakkının haddini bilmezlik, sükûtun altın olarak algılanmasının… bilimin önündeki en büyük engel olduğunu söyleyebiliriz!

Genel olarak;

a-Eleştiriyi hakaret sayan, ona tahammül edemeyen,

b-Tartışmayı kalp sektesine neden gören,

c-Denemeyen, yaşamayan, pratiklerle tanışmayan,

d-İkinci, üçüncü evi almak için para bulan ama harcırah yoksa gezmeyen ve görmeyen,

e-Ekonomi ile tek ilişkisi bankamatik olan,

e-Mevzuat yerine amire saygıyı yeğleyen,

f-Bir ömür boyu kayda değer bir ilmi cesaret gösteremeyen, 

g-Aklındakini bilim, ikna edemediğini yetersiz gören,

h-Asla ekip çalışması yapamayan, 

i-Akademia dışı bilimsel çalışmaları örgütlü bir şekilde karalayan, vatan haini hatta devlet düşmanı ilan eden…ler ancak devletin ajanı olabilirler!

***

Sermayenin desteğini almaksızın bilimsel çalışma yapmaya çalışanlara;

a-Komplo,

b-Şehir efsanesi,

c-Kariyeri yetmez,

d-Bu adam bu gidişle ekmeğe muhtaç olur!

e-Çok tepki var!

f-Hiçbir zengin desteklemiyor!

g-Bu fikirler para kazandırmaz!

h-Hak, adalet… karın doyurmuyor!

i-Çevreni değiştirmen lazım!

j-Sıradan insanları terk et; zenginlere saygı göster!… telkinleri ve zaman zaman da uyarıları eksik olmaz!

Özetlersek;

Siyasetçi köy kökenli, akademisyen maraba ise çözümü beyin göçünde aramak en doğru başlangıç olacaktır!

***

Kategori:2016

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir