İçeriğe geç

Olağanüstü günlere doğru

Türkiye nice zamandır gününü çay ocaklarında geçiren işsiz güçsüzlerin akıldan uzak tepkileriyle yol alıyor.

Her konuyu müzakere yerine masaya yumruk vurarak çözmekten yana olanların sayısı hızla artıyor.

Akıl, bilgi, nezaket, feraset, öngörü, dürüstlük, özveri, hak, hukuk, adalet, diplomasi…nin yerini, işsiz bırakılmış insanların agresif tepkileri almış.

Sokaklar tepkili insanlarla dolu.  Kalabalıkların bakışlarını ve yüz ifadelerini okumak zor değil ama “Bu ne hal kardeşim!” demek ise cesaret işi.

En mülayim insanın bunaldığında başvurduğu bir çıkış yolu vardı: “Seni Allah’a havale ediyorum!” Eskiden böyleydi!

Şimdilerde ise Allah’a havale gitmiş, yerini bir Marksist gibi “Kahrolsun ABD!”, “Kahrolsun AB!”… almış!

Kahrolsun Rusya!” demeye ise az kaldı!

Peki, sükûnet ve suhulet tavsiye edenlere ne oldu?

Yoksa…” diyorum, “Sükûnet tavsiye etmek de bana mı kaldı?”

***

İslamcılar 2000’li yıllara

Ezan neden şu kadar yıl Türkçe okundu?!

Camiler neden samanlık oldu?!”

Başörtüsüne özgürlük!”…

Soruları ve sloganlarıyla geldi.

Ama bu soru ve sloganların arka planındaki tarihsel ve politik gerçekler araştırılmadı. Araştırılmadığı içindir ki, FETÖ’yü de 15 Temmuz’u da anlayamadı.

Yeri mi değil mi siz karar verin:

150’likler diye bilinen zevat (bunlar arasında Halide Edip Adıvar ve çokça tartışılan Mustafa Sabri Efendi de vardı), vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra ne yaptılar?

Türkiye düşmanlarına mı hizmet ettiler yoksa Türk Devletine ve Milletine mi?…

Cumhuriyet tarihini akıl dışı karalamalarla, daha açık söylemek gerekirse İngiliz aklıyla eleştirenler, bir günde neyi değiştirmeye çabalıyorlar?

***

2002’ye gelindiğinde 28 Şubat dahil, Türkiye’de her gelişme Ak Parti’yi iktidar yapacak şekilde sonuçlandı. Sonunda Türkiye Erbakan’ı verdi, karşılığında Ak Parti iktidarını satın aldı.

Bu alışveriş Türk milletinin ve devletinin gözleri önünde oldu.

***

20. yüzyılın ikinci yarısından beri ABD ve Avrupa ile birlikte yol alan Türkiye, 21. Yüz yıla bu minval üzere, açıkçası, fasit bir döngü ile girdi:  

ABD yüzyılında Türkiye Avrupa’dan yüksek teknoloji ithal etti… Çok geçmeden ödeme güçlüğüne girdi ve iflas etti… Kurtaran da ABD oldu!  

Bu döngü tam 29 kez tekrar etti!

Avrupa ile ticaret Türkiye’yi batırdı ama her defasında kurtaran ise ABD oldu!

Bundan dolayı, ben de diyorum ki KAHROLSUN ABD! 

***

Ahmakların analizleri sizi yanıltmasın:

1945’ten beri iki devlet ABD-İngiltere’nin himayesinde yaşadı. Biri İsrail, diğeri de Türkiye!

Türkiye günün her saatinde ABD ve İngiltere finans piyasalarından sürekli borçlanabildi. Buna rağmen Türkiye ekonomisi belini bir türlü doğrultamadı. Neden? 

Kamuda bu kadar israf varken…

Şatafat ve israf devletin şanından iken…

Kamu ihalelerinde abartılmış ve köpürtülmüş fiyatlarla vatan ve millet soyulurken…

Sormadan edemiyorum;

ABD Türkiye’yi nasıl sömürüyor arkadaş?!

Bilen, duyan, anlayan var mı?

Kim kimi sömürüyor?!

Biz mi sömürüyoruz yoksa ABD mi?!

Lütfen 2002’den beri Türkiye’nin özel ve kamu sektörünün ABD ve İngiltere bankalarından aldığı borçlara bir bakın!

Sonra da

KAHROLSUN ABD!

KAHROLSUN AB!

KAHROLSUN NATO!

Deyin!   

***

Türkiye’nin makro ekonomisini Erbakan kadar hiçbir başbakan gereği gibi idare edemedi.

Bir yıl gibi zor mu zor geçen yılda ekonomiyi nasıl yönetti?!

Bundan kim ne kadar ders aldı?!

Doğrusunu söylemek gerekirse ekonominin kaynaklarının bir kısmı her dönemde israfa ve yolsuzluğa gitti.

Ekonomi en iyi yılda “reel” olarak %5 büyürken yolsuzluk hiçbir dönemde “reel” olarak %15’in altına inmedi! İflas eden ekonomiyi her defasında kurtaran ABD de “Ey Müselman, bu paralara ne oluyor?” demedi! 

***

Farkındaysanız bu aralar İslamcılara bir hal oldu! Romantik solcular gibi ant-i emperyalist ve “Kahrolsuncu” oldular. Kimse özeleştiri yapmak istemiyor.

Kimse alınan borçların ve toplanan vergilerin hesabını vermek istemiyor!

Her yanlışın sorumlusu dışarıda aranıyor.

15 yıl gibi rekor iktidar süresini kullananlar da, 15 yıldır muhalefette nal toplayanlar da aynı düşüncede!

Bütün sorumlu ABD, AB ve NATO!

Borçlanırken ABD ve AB’ci oluyoruz! Kimse bunu sorgulamıyor.

Para ve itibar için ABD ve AB kapılarında attığımız taklaların haddi ve hesabı tutulmuyor!

Fakat herkes tepkili!

Sanki işsiz ve güçsüz bırakılmış yığınların sokak ağzı her şeye yön veriyor.  

Soran da yok; doğrusunu anlatan da!

ABD ve AB olmayınca Türkiye, hangi hukuk, ekonomi ve mali disiplin ile yönetilecek?

Hangi devlet parasını ve başarılarını Türkiye ile paylaşacak?

Nohutu, mercimeği… hatta sarımsağı bile ithal eden bir ülkede yaşadığımızı unutmuş gibiyiz!   

———————————

Kategori:2017

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir