Kitaplarım & Şiirlerim
KİTAPLARım

ŞİİRLERim
Kasım Çiçeği
Ay ışığında
Acılarımla ve yalnızlığımla
Baş başa
Oldukça da uzakta
Aşka maya çalmış yüreğim
Yüksek ökçeli hayatların
Körlerle seviştiği
Bodrum katında
***
Günler haftalar oldu
Belki de aylar ve yıllar
Anla sevgilim
Ne kadar zamansız kaldığımı
Tek yapraklı takvimde
Kasım ayında
GÜNEŞİ GÖTÜRELİM
Planlarımız olsun
Kırmızı yapraklar, sarı çiçekler üzerine
Çaysız, sigarasız sofralar kurulsun
Ayı hilale,
Güneşi gittiğimiz yere götürdüğümüz
Seferlerimiz olsun
Küçük de olsa planlarımız olsun
Kuşların uçtuğu, balıkların çoğaldığı
Kenarlarına ahşap evlerin yapıldığı
Göllerimiz olsun
Plansız olmuyor,
Biliyorsun
Sohbet yataklarımızda
Gözlerin gözlerle
Sözlerin sözlerle seviştiği
Asenaları ve Mustafaları büyüttüğümüz
Aşklarımız olsun
Plansız yapamıyorum,
Biliyorsun.
DÜĞÜN GECESİ
Halay başıyım
Elimde kesik bir baş
Kuşağımda ise gül
Herkes yan yana
Ayaklar bir sağa iki sola
Ben neredeysem
Halay da orada
Sanki bir rüyadayım
İnan bana
Ey Havva
Tam da halayın başındayım
Başımda miğfer
Sırtımda parka
İhtiyarlar davul
Kadınlar zurna ağlamakta
Çocuklar suskun
Gökten kar yağmakta
Halayın başı er meydanında ise
Sonu Sahra ortasında
Bu rüya var ya
Bu rüya
Öldürecek beni
Uyandıran olmasa
Tanrım
Hala rüyadayım
Bir hastanın başucunda
Minareden çalma ezan sesi
Yüreğime akan
Durun bir dakika
Ölüm haberi midir yoksa
Çok geç sevgilim, çook
Meğer çoktan pay edilmiş
Yaşam ölüme
Hem de sabahsız bir gecede
Işıksız ayın gezindiği gökten
Sahra ortasına
Uyandırın beni bu rüyadan
Ey dostlar
Sakın geç kalmayın
Susuz kalacak bu ölüm yoksa…
AYAZ GECELER
Ateşler içindeyim
Gözlerim yollarda
Ağrılar sırtımdan boynuma doğru
Bir yılan gibi kıvrım kıvrım
Dışarıda ise kar ve fırtına
Girmiş bir kez
Çıkmazmış sevda sızısı
Yüreğimden bütün bedenime
Bir ırmak gibi yayılır
Kıvrım kıvrım
Gürül gürül
Hem de her yerime
Çaresi yokmuş
Yer etmiş bir kere
Bedenimde
Nasıl olur
Bir kez sevince
Yer mi edermiş sevda sızısı yüreğe
Oradan da tüm bedene
Anlamam
Mazeret de istemem
Yeter ki alın bu sızıyı
Koyun beni taa çöllere
Şu işe bak
Sızı kol geziyor
Gece gündüz demeden
Hem de tüm bedenimde
Erenlerse toplanmış
Aklı akla eklemişler
Sözü söze katmışlar
Gözü de göze
Ne yazık ki
Çaresi yokmuş
Tenin tendeki hasretine
Fakat mümkünmüş
Kurdun ve çakalın uluduğu
Ayaz gecelerde
Rüzgar bazen taşırmış
Ten kokusunu
Ayın ondördü gecelerde.
GÖZLERİN
(I)
Gözlerin
Kala kaldığım gözlerin
Bakarken yaprak yaprak döktüğün
Sonbahar sarısı gözlerin
Bu gözlerin
Neden o gözler değil
Bahar yeşili gözlerinden döktüğün
Sonbahar sarısı gözlerin
Benim gözlerim
Senin gözlerin
Gözleyenlerin gözleri
Patlak, hortlak gözleri
Örtsün sarı, kırmızı
Sonbahar sarısı gözlerin
(II)
Bakma !
Sonbahar sarısı gözlerinle
Kimseye bakma
Ne olur!
Bana da bakma
Kıştan bahara taşıdığım
Filiz bile vermeyen
Sonbahar sarısı gözlerinle
Baharsız gönlüme bakma
Kışı uzun baharsız yazlar yaşadım
Postası olmayan adressiz mektuplar yolladım
Toprağı çamur,
Yaprakların örttüğü ölümü
Sonbahar sarısı gözlerinde yaşadım
Özledim…
Gözledim…
Rüzgarların taşıdığı ölümü
Gözlerinde bekledim
TURNALAR ÖLSÜN
Bahar gelecek; çiçek asla!
Yürek çarpacak; sevgi asla!
Er olacak, dişi olacak; aşk asla!
O zaman
Turnalar ölsün; kartallar asla!
Bahar dediğin bir demet çiçek
Yürek avuç dolusu
Er ve dişi; et ve kemik
Turnalar ölsün; kartallar asla!
Gökyüzü bir sahne,
Turnalar uçsun,
Oyun tek perde
İzleyin,
Bu son bale
Dekor mavi atlas
Güneş son gösterisinde
Turnalar ölsün; kartallar asla!
Bakışlar pençe,
Gözler kızgın demir,
Sözler bıçak yarası,
Turnalar ölsün; Kartallar asla
Kanayan, yara değilse
Gözün göze gelmesi midir
Tenin tene mi değmesi
Yoksa sözün söze karışması mı
Kim bilir,
Belki de nefesin nefes
Aklın akılla buluşmasıdır
Öldürün Turnaları
Ey insanlığın son vicdanı
TAŞ İŞÇİLERİ
Yüreğime, yüreğime
Balyoz indir yüreğime
Yanan yüreğime
Taş üstünde indir
Balyozu yüreğime
Ey taş işçileri
Tabipler ücret grevinde
Taş üstünde indir
Balyozu yüreğime
Ey medikal çağın büyücüleri
Yürek yarasına çare nedir
Balık tutmak mı
Resim yapmak mı
Ey mezarsız ölüler
Yüreğime çare nedir
Siz
Ey taş işçileri
Yorulduğunuz olur mu
Aşıp geldiğiniz tepelerde
Asfalt yüzlü kadınlar
Sizleri de yordu mu
Yüreğime, yüreğime
Balyoz indir yüreğime
Balyoz yüreğe indiğinde
Yürek sevdiğini unutur mu
Yüreğime, yüreğime
Taa yüreğime
Grev kıran
Güneşi soğutan
Karı üç gün daha yağdıran
Ücretsiz patronsuz
Ey taş işçileri
Yorulduğunuz olur mu
Yüreğime, yüreğime
Yaralı yüreğime
Balyoz indir yüreğime
Tabipler ücret grevinde
Balyozu şimdi indir
Buz üstünde yüreğime
YUSUFSUZ RÜYALAR
Rüya bu ya
Sahra Çölündeyiz
Okyanusla yan yana
Beyazlar giymişiz
Sırtında pelerin var
Okyanusta kum fırtınası
Çölde dalga
İnan bana
Rüyalar görüyorum
Soğuk terlerle uyandığım
Toprak yağıyor karlara
Kış tarımı diyorlar
Rüya bu ya
Yavrular anne doğurmakta
İnan bana
Nice zamandır
Yusufsuz rüyalar görüyorum
Kör kuyularda
Çıldırmak üzereyim
Ateşte buz tutmuş kaplarda doyuyorum
Testiler kırık
Şaraplar asma dalında
Kadehler gözyaşı dolu
Sular kan sıcaklığında
Damarlarımda
Yusufsuz rüyalar görüyorum
Kör kuyularda
Haramiler bekliyorum
Sığındım Allah’a
RUHUMU SEN TAŞI
Rüyalar görüyorum
Daha ilk uykumda
Aşın ve toprağın yandığı
Dağların sulara
Suların ateşlere karıştığı bir yerdeyim
İnsanların sevdasız ve sultansız yaşadığı
Maymunların insan
İnsanların maymun olduğu
Rüyalar görüyorum
Daha ilk uykumda
Ölmek üzereyim..
Ağaçların kırçiçeği açtığı
Birbirinden cennet
Hekimsiz bahçelere taşınıyorum
Daha ölmedim
Ama ölmek üzereyim..
Bedenime tabut
Ruhuma yoldaş arıyorlar
Kadınlar görüyorum etrafımda
Birbirinden anne
Benim annem içlerinde bir tane
Sanki ölmüşüm..
Bedenim toprak tabutta
Ruhum annemin kucağında..
Yaşarken uyanmışım
Ölüm uykusuna.
SÜRGÜNDE BİR NEBİ
Ben kırlarını yitirmiş saraylara sürgün
Sen saraylar güzeli bir sultan
Ben kadehlere aşk dolduran
Sen aşka testiler kıran
Ben sevilme suçlusu bir mahkum
Sen aslana kapan kuran bir ceylan
Ben zindana kayıtlı
Sen tensiz bir Züleyha
Ben gün ortasında leyla
Sen Tanrı katında bir mecnun
Ben zebaniler elinde bir yürek
Sen itiraf ağacında solan bir yaprak
Esen rüzgar
Savrulan hayat
Günlerden pazar
Mevsimlerden sonbahar
Yıl iki bin dokuz
Yüreğimde bir sızı var
Benimkisi
Uykusuz günler ertesi
Yaşama vizeli
Ölüme kotasız hayat
AKŞAM YEMEĞİ
Sen tabirsiz rüyaların perisi Havva
Ben düşsüz uykulara hasret Adem
Bende testi
Sende kap
Son akşamdayız sevgilim
Zeytin Dağında
Ekmeksiz şaraba oturmuşuz
Gözlerde ve sözlerde
Doyumsuz sohbetler olmakta
Aramızda
Ben bir nokta sevdim
Sen bir çizgi sustun
Bir nokta
Bir çizgi konuştuk
Gece boyunca
Bir sonbahar akşamı
Ay ışığında
ADEM’İN GÜNCESİ – I
Rüya bu ya
İnsanların dünyasız
Dünyanın insansız olduğu çağlardayız
Tüylerden elbiseler içinde
Deniz seviyesinin altında
Bahçeler içinde
Sanki Tiflis’te
Mevsim kış
Ağaçlardaysa meyve
Böyle bir rüyadayım sevgilim
İnan bana
Adem olmamı istiyorlar
Sense Havva
Gerçekler neden bize bu kadar uzak ara
Ey Havva
Yeni bir dünyada mıyız yoksa
Söyle bana
Ama uyma!
Rüya bu ya
Ben Adem
Sense Havva
Nasıl olduysa oldu
Kuş kondu yüreğe
Kalkıp senin yüreğine
Oradan dala
Dal sarktı sana bana
Rüya olmasına rüya da
Akrebin Tilkiyle yoldaşlığından
Ne sana ne de bana
Sen podyumlar güzeli
Bense Tilkiye Akrep
Akrebe Tilki
Hem de açık ara
Sevgilim gördüklerim rüya olmasa
İnan bana
Buna ne Adem dayanır
Ne de Havva
ADEM’İN GÜNCESİ – II
Ben tüylerini dökmüş Adem
Sen Havva
Bir de dünya
Tek dostumuz var
O da Şetta
Senin sağında solunda
Benim önümde arkamda
Ama neden bize bu kadar uzak ara
Bu Şetta
Ey Havva
Ben uydum
Sakın sen uyma!
Haydi söyle Havva
Aşka kadeh kaldıran
Seni tüysüz bırakan
İlk Adem ben miyim
Söyle Havva
Tövbe koşan
Tövbe aşan
Tövbe yorulan ben isem
Amin diyen sen misin
Ben rüyada isem
Sen neredesin
Ey Havva
İNSAN TATLISI
Bugün farklı bir gün olsun
Öyle istiyorum
Dilek tutmuştum
Dualar etmiştim
Taa günler öncesinden
Emek vermiş
Biraz da masraf yapmıştım
Bugün farklı bir gün olsun diye
Oysa bugün dileksiz ve duasız bir gün gibi
Ne kazanç var ne de kariyer
Güneş de batmak üzere
İnan Havva
Günün ikramı sen olmasaydın
Ne gün doğacak
Ne de yaşamış olacaktım
Kazanç ve kariyerin
İnsan tatlısı olduğunu
Nasıl anlayacaktım
Tanrım
Şükürler olsun
Dualarım katına ulaşmış
Kazanç ve kariyer de yapmışım
Tanrım
Şükrümü tazeliyorum
Dileğim
İnsan tatlısı Havva
Hep yanımda olsun.
ELVEDA KUDÜS
Sevdasız bir çağ başlatıyorum
Kanlara banmış bir aba içinde
Sırtımda haç
Bir elimde sökülmüş bir yürek
Diğerinde
Beş yüz şekel gümüş düşkünü
Fahişeden koparılma
Bir tutam saç
Sokaklar lanete koşanlarla dolu
Çiçekler solgun
Evler yaslı
Camiler ezansız
Mahyalar yanmakta
Çanlar
Havralarda vurmakta
Hemen hemen böyle sevgilim
Yeni bir çağdayım
Dermansız ayaklarımla
Bir şehrin çıkış kapısındayım
Vurulmadım
Asılmadım da
Zaten ayrılık da bundan başlamakta
Hani
Bir nokta sevmiştim ya
Sen de bir çizgi susmuştun
Şimdi söyle bana
Bunun mahkemesi
Şahitsiz ve hakimsiz
Nasıl olacak
Ey Havva
Haç kimin boynunda
Söyle
Sakın susma
KORDON’DA KAHVALTI
Yeşil gözlerin kıyısındayım
Martıların zeytin kaldırdığı
Kahvaltı sofrasında
Bir sonbahar sabahı
Yedi otuzda
Kordon’da
İki denizin birleştiği yerdeyim
Nice sevda yüklü yüreğin
Dalgalara karşı koyduğu
Pasaport’ta
Bir simite
Üç beş zeytin
Birkaç dilim peynire
Eklenmiş
Bu kaçıncı çay
Ey Yorgo
Eleni
Sevgili Eleni
Bari sen anla
Bir kıyıdan diğerine
Nasıl taşınır
Sevda
ŞİFA OLSUN
Bir şeyler olsun
Ama çok şey değişsin
Aşka dair
Adı mucize olmasa da
Toprak yeşersin
Sağırlar duysun
Kimse
Duyduk duymadık demesin
Körler de görsün
Ölüler bile dirilsin
Şifa
Tüm hastaların olsun
Adı mucize olmasa da
Bir şeyler olsun
Yeter ki aşk olsun
Allah aşkına!
SÜRGÜNDEKİ KUŞLAR
Kaybolmuş günlerdeyim
İnsanları sevdasız
Kuşları sürülmüş
Bir kentin girişindeyim
Gözlerim yemyeşil
Gerçeği kadar
Boyum uzun mu uzun
Rüyadaki kadar
Lanetlenmişim işte
Başımda taç
Sırtımda pelerin var
Gözüm surdaki anıtta
Bu kent
Sevda sürgünü insanlara
Yurttur
Susmak hak
Konuşmak suçtur
Taa neredeyim
Kimlerle
Bilsen ne hallerdeyim
Akşam
Ha oldu
Ha olacak
Kapılar
Ha kapandı
Ha kapanacak
Kuşları sürgün
Bir kentteyim işte
Ve
Tek yapraklı
Papatyaların süslediği
Bir bahçedeyim
Aysız geceden kalma
Tülsüz kadınlar var yanımda
Ama
Ne sevmek var buralarda
Ne de sevilmek
Postasız
Ulaksız günlere mahkum
Nice katiller arasında
Sensiz günlerin
Bitmesini beklemekteyim
BİR BİLET ALDIM
Zor günlerdeyim
Tarihsiz ve saatsiz
Yaşadığım
Açlığa ve soğuğa
Direndiğim
Ümitsizliği
Umut edindiğim
Günlerdeyim
Elimde bir bilet
Seferi olmayan
Bir ülkeye alınmış
Haftası üç
Ayları on beş gün
İnsanları
Yüz altmış günde
Bir yaş büyüdüğü
Gidilmemiş bir ülkedeyim
Aslında
Şimdilerde daha iyiyim
İnsanların mutlu
Ama erken öldüğü
Gelsen de bulamayacağın
Çok uzak bir ülkedeyim
ARAF’TA ÖLÜM
Gördüm
Beynimi eritmişler
Yüreğime kurşun diye dökmüşler
Uyanmasız
Derin bir uykuda
Tabipler terk etmiş
Kahinler başucumda
Ölüm öyle bir şeymiş
Neden ve çığlık bırakarak arkada
Oysa ben ölmüşüm
Ne ses ne çığlık var arkada
Kahinlere bakılırsa
Akıl pusulam Kuzeye
Gönlüm ise Kabeye bakmakta
İkisi de aynı potada
Çaresi yok
Konu taşınmış
Azrail sofrasına
Neden olurmuş
Nedensiz ve çığlıksız ölüm
Ademoğlunda
Ruhu Kabeye
Bedeni Kuzeye sarkan aşık
Arafta ölürmüş
Tek beden olunca
Tanrım!
Ruhumda sızı
Bedenimde hasret
İman ve günah
Bende iki ayrı pusula
Anladım
Arafta öleceğim
Tek beden olunca
REJİSÖRÜN ÖLÜMÜ
Bilgeler çağı kapandı gülüm
Aşklar beyaz perde kadar gerçek
Bir matine kadar uzun mu uzun
Mendiller kirli, sevdalar hediye paketinde
Ey Hollywood çağının metropolü
Vizyonda kirlettiğiniz perdede
Işıklar bir kez daha yandı
Bir şans daha doğdu size
Ehramların kin tutmaz kahramanları
Sevda yeşili güzelleri
Kurban ettiniz mi
Harlasın ateşler
Solusun soğu sıcak nefesler
Kör, sağır
Laf anlamaz laf söyler
Ey Zebaniler
Rejisörün ölümü
Törensiz olur mu
YOLDAŞ
Ey kahinler
Tabiriniz nedir
Akrebin tilkiyle yoldaşlığı
Neye işarettir
Kadınsız köylerde
Timsahlar çifte koşulmuşsa
Neden karıncalar dallara yuva yapsın ey kahinler
Geceler neden karanlık
Gündüzler rüya kadar kısa ve aydınlık
Söyleyin, ey kahinler
Akrebi tilkiye yoldaş yapan
Hangi gecedir
Tilki tuzağını timsahın ağzına kurmuşsa
Akrebin tilkiyi sokması yoldaşlık mıdır
Hayat yiyen ölüm yüreğe konmuşsa
Akrep tilkiye neden hayat versin
Ey kahinler tabiriniz nedir
Bu rüyadan uyanmak elde midir
