İçeriğe geç

Eğitimin fiziksel sorunları

Tek katlı okul çok az; çoğu iki veya üç katlı.

Sınıflardaki öğrenci sayısını azaltmak mümkün. Sınıflar fiziki olarak kalabalık öğrenci sayısına göre yapılmış. Öğrenci sayısı 15’e indirildiğinde alan israfı olacak ki, bu karşılaşacağımız sorunlar arasında ödül bile sayılabilir. 

Milli Eğitim’de köklü değişikliğe ihtiyaç varsa lütfen acele etmeyelim. Unutmayalım ki sorunların temelinde okulların ve sınıfların fiziksel koşulları var.

Yeni gibi görünen arayışlar, daha uzun süreli yerinde saymalara neden olabilir.

***

Okulların öğrenci sayısının 300’ün üzerinde olması nedense sorun olarak görülmüyor!

Oysa 300’ün üzerindeki sayının yarattığı sorunlar bitecek gibi değil.

Hatırlatmaya gerek yok:

Okullar hem eğitim hem de öğretim yuvasıdır. Çok öğrencili okullarda “öğretim” yapılabilse de “eğitim” yapılamamaktadır.

Öğrenci sayısı 500’e varmadan “eğitim” tamamen öğrencilerin eline geçmektedir.

Farklı ailelerden ve sosyal çevrelerden gelen öğrenciler, kalabalık sınıf ve okul ortamında birbirlerinden etkilenerek yarattıkları kültür ile birbirlerini eğitebilmekteler.

***

Tek katlı okullarda fiziki nedenlerden kaynaklanan kaza, yok denecek kadar azdır. Bu da;

Yeterli kütüphane, laboratuvar, spor salonu ve bahçe bulamama sorununa neden olmaktadır.

İmar planlarında bu konular özenle ele alınmamış.  

Standartlara uygun tesislerin verimli kullanılması da öğrenci sayısının en az 1.500 olmasına bağlı.

Yüksek standartlardaki kütüphane, laboratuvar, spor salonu ve bahçenin 300 öğrenci tarafından kullanılması ise ekonomik değil. Bu soruna çözüm bulunamazsa ortaya önemli bir kaynak israfı çıkacaktır.

Ne eğitimden vazgeçilmeli ne de tesislerden. Devletin her kuruşu da en verimli bir şekilde kullanılmalı.

O zaman semtlerde öğrenci potansiyeline göre, mümkünse yürüyüş mesafesinde 1.500 – 2.000 öğrencili 5-6 okul kütüphane, laboratuvar ve spor tesisi etrafında kurulabilir.

-Her bir okulun öğrenci sayısı 300’ü geçmemeli.

-Her okul arasında öğrencilerin birbiriyle görüşmesini önleyen fiziki engeller olmalı.

-Ama her okuldan tesislere gidilecek bir kapı bulunmalıdır.

***

Öğrenci sayısı 300’den fazla olmayacağı için idareci ve personel sayısı da az olacaktır.

Okulların fiziki yapısı öyle olacak ki, tenefüslerde öğretmenler ile öğrenciler göz göze gelebilecektir.

Eğitim ve disiplin, cezalandırma ile değil de “göz denetimi” ile yapılabilecektir.

***

Tesislerin yönetimi okul yönetimlerinden bağımsız olmalı.

Okullar; tesislerden yararlanma gün ve saatlerini tesis yönetimine bildirmeli. Programlar da her okul ve öğretmenin tesislerden en iyi şekilde yararlanabileceği şekilde düzenlenmelidir.

***

Bilindiği gibi ülkemizde mimarlık, mühendislik ve müteahhitlik hizmetlerinin en kötü örnekleri, bütün dünyaya yetecek kadar fazla.

Yapıların kullanım güvenliği, verimliliği ve estetiği ortada. Bu yapılardan kurtulmak gerekiyor.

En ekonomik olanı ulaşım sorununu çözmek, sağlam bir altyapı kurmak, mahallelerin okul, poliklinik, pazar yeri, oyun parkı, otopark, spor alanı vb. ihtiyaçlarını karşılamak ilçe büyüklüğünde imar düzenlemelerinin yapılmasıyla mümkün.

Fakat ne yazık ki ülkenin imarı, yağmaya dönüşmüş durumda.

İmara uzanan sorunlar kalıcı olarak çözülemiyor.

Ya da çözülmek istenmiyor.

Eğitim ve öğretime ilişkin sorunların çözümüne “fiziki sorunların çözümü” ile başlanmalı.

“Yok efendim, bizim o kadar paramız ve zamanımız yok!”…

Eskiden vardı ama şimdi yok, kalmadı…

Ancak yönetmelik düzeyinde ve para gerektirmeyen çözümlere zaman ayırabiliriz, deniyorsa ben de biz bu sorunu çözemeyiz, derim!

Bu saatten sonra elimizden ancak sorunları derinleştirmek gelir!

***

Koca ülkede…

21. yüzyılda…

Henüz okulların fiziki koşulları üzerinde “ulusal bir irade” oluşmamış! 

Demek ki şimdiye kadar garip gurebadan alınan vergiler ve dış borçla elde edilen kaynaklar boşuna harcanmış!

Bir güzel de israf edilmiş!

Toplanan vergiler bir kez gelişi güzel harcanmaya başlandı mı bunun önünü almak kolay olmaz.

Örneğin;

Her yıl bedava kitap dağıtılıyor!

Kitaplar, beş yıllığına yayım izni alınarak basılıyor. Ama hiçbir kitap beş yıl okunmuyor!

Ve aynı kitap bir sonraki yılki öğrencilere tekrar kullandırılmıyor!

Kitaplar önce yerlere atılıyor sonra da çöpe!

Henüz ders kitaplarının özensiz kullanılmasını önleyecek, bir sonraki yıl gelen öğrencilerin kullanıma hazır hale getirilecek bir proje yapılmış değil…

İsrafı önleyecek bir kampanya da düşünülmüyor!

Birilerinin daha çok kitap basımından daha fazla kazandığı kesin!

Kaliteli ormanların yok olması…

Daha çok kimyasal boyanın kullanılması… kimin umurunda!

Benim ise hiç umurumda değil!

Kategori:2018

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir