İçeriğe geç

İletişim koptu, kapsama alanı dışında kaldık!

Toplum, uzun zamandan beri birbirini ötekileştirirken, farkında olmadan birçok kompartıman oluşturmuş. Her kompartıman, ayrı bir cemaat duygusu içinde kavramları da konuşlanış biçimine göre diğerlerinden ne kadar “ayrı” olduğunu özenle tanımlamış. Bu bir anda ortaya çıkan bir durum olamaz. 

O nedenle bir olaya tepki gösterenlerin, tepki türlerine göre hangi cemaatin üyesi olduğunu anlayabiliyoruz. Cemaatler arasında iletişim o kadar kopmuş ki, biri vatansever ise diğerleri kesinlikle vatan haini! 

Bu kadar tv kanalı, sivil toplum örgütü, cep telefonu, web sitesi, internet olanakları ve sosyal medyaya rağmen hepimiz birer iletişim özürlüsüyüz. Bunu kabul edelim! 

Uzun zaman susmuşuz!

Neden susmuşsak artık, bir olayı vesile edinerek “sıcakkanlı, misafirperver, saygılı Türkler…” kimliğimizi bir kenara atarak birbirini anlamayan, saygı sınırlarını yerle bir eden bir topluma dönüşmüşüz!

Toplumu bu noktaya getirenleri kutlamak gerek! 

***

Biz Türkler dünyayı şaşırtmaya devam ediyoruz!

Dünya doğu ve batısıyla ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşurken, tam “Fırsat bu fırsat, bizler aradan sıyrılabilir, merdivenleri üçer beşer tırmanabiliriz!” derken, büyük bir iletişim kazasına uğradık.

Hakikaten bu kaza büyük oldu!

Ben bu iletişimsizliğin derinleşeceğinden korkuyorum!

Çünkü bu toplum, cevabı 3 saniyede bulunabilecek “başörtüsü” ve “Kürtçe konuşabilir miyim?” sorusunu, 30 yılda cevaplayamamıştır! Yaklaşık 50 bin kişi ölmüş, yüz milyarlarca dolar maddi kayba uğranmış, milyonlarca sağ fakat yara bere içinde mağdur yurttaş geride bırakmıştır!

Bu bir skandaldır!

Hayır, bu bir insan olduğumuzu unutma halidir!

Ne söylesek az gelecek, bu büyük bir yıkılıştır!

5 ay oldu, kimse ölmüyor diye de sıkılmaya başladığımız bir “barış”ı yaşıyoruz!

Hiçbir şey yaşanmamış gibi yeni oyunların eşiğindeyiz. Bu kez ölmek, yaralanmak, işinden gücünden olmak, maddi ve manevi kayıplara uğramak başkalarına ciro edilmiş gibi.

Başlatılması çok kolay; fakat, geri dönüşü zor şeref ve haysiyet davasına dönüşen yeni bir durumla, yeni bir vatanseverlikle karşı karşıyayız! 

17-18, 21-22 yaşlarında vatanı kurtaracağına inandırılmış gençlerin yaşamlarının kuytu bir köşede kanlar içinde veya darağacında nasıl son bulduğuna o kadar çok tanık oldum ki, büyük kalabalıkların bu yaşanmışlıklardan neden ders çıkarmadıklarına şaşırıyorum! 

Yaşadıklarımız ancak zekasından kuşku duymayan insanların kabiliyetiyle açıklanabilir. Biz millet olarak kendimizi aptallaştıracak sorular sormayı ve aynı cevapları 30 yıl da olsa tekrar etmeyi, birbirimizi dinlememeyi ve anlamamayı marifet edinmişiz.

Bunu bir taraf için söylemek hem yanlış hem de haksızlık olur! Eğer biri “Ben başörtüsü ve Kürtçe konuşma hakkı üzerinde 30 yıl tartışmadım, kimseyi aşağılamadım, sadece fikrimi söyledim!” diyecek bir var ise ondan tez elden özür diliyorum.

Evet, tek millet ama ayrı cemaatlerin üyesi olarak, yeni gelişmeleri göğüslemekle yüz yüzeyiz.

Demokrasiden vazgeçmediğimiz sürece çözüm elimizde!

Meydanları provokatörlerin manevralarına bırakacağımıza, herkesi “seçim sandığı”na çağırmak, kopan iletişimi canlandıracak için bayağı iyi olacak.

Buna gerçekten ihtiyaç var!

———————————

Kategori:2013

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir