İçeriğe geç

Bu viraj, son viraj değil

Erdoğan’ın 2014’te cumhurbaşkanı olacağı daha 12 Haziran 2011 seçim sonuçları açıklandığında belli olmuştu. Muhalefetin bunu engellemesi normal koşullarda mümkün görünmüyordu.

Her şeyin “Buraya kadar!”ı vardır ama siyasetin yoktur!

Siyasetçi yenildikçe hırslanır! Bu da mücadeleye renk katar!

Türkiye önümüzdeki Pazar ilk kez serbest iradesini kullanarak cumhurbaşkanı seçecek. Bu seçime renk katan gelişme muhalefette yaşandı.

Ekmeleddin İhsanoğlu hakikaten ilginç bir isim. Bunu daha da ilginç kılan Kılıçdaroğlu’nun onu kamuoyuna takdim etmesidir.

Kılıçdaroğlu, Kureyşan Ocağı’ndan Alevidir, bunu inkar etmiyor ama dillendirmiyor da. 

Özellikle Ak Parti’nin Alevi Açılımı, Çalıştayları ve Dersim Özrü, Kılıçdaroğlu’nun liderliğine önemli darbeler vurdu. 

Ak Parti; Kılıçdaroğlu’nun Alevi Açılım ve İslam Çalıştayları düzenleyemeyeceğinden emindi. Yine CHP’nin İnönülü yıllarda hayvan bağlanan ve saman doldurulan camiler karşısındaki çaresizliğini açıkça görüyordu.

CHP’li yıllar, Ak Parti için malzeme doluydu. CHP, tarihsel özeleştirisini yapmadığı sürece CHP’li yıllar Ak Parti’nin sürekli vuracağı zayıf karnıydı.

Aslında CHP, Baykal döneminde uzun bir aradan sonra dindarlarla yakınlaşmayı denemişti. Baykal, Mevlana, Yunus Emre, Şeyh Edebali gibi tarihsel kişiliklere vurgu yapıyordu ama herhangi bir dini toplulukla yakınlık kurmuyordu. Daha açıkçası, retoriğinin toplumsal ve somut bir karşılığı yoktu. Baykal, söylem vurgusu yerine; dini bir cemaati veya tarikatı CHP’ye kazandırmayı deneseydi, açılımlarının sonuçları daha farklı olabilirdi.

Kılıçdaroğlu’nun istişare ettiği çevreler onu Baykal’dan farklı bir yol izlemeye ikna ettiler. Konjonktürün de yardımı ile tarihsel bir fırsat yakaladı ve Gülen Cemaati, MHP, BBP ve Gülen’den hiç hazzetmeyen Haydar Baş’ın BTP’siyle işbirliği yaptı.

Son olarak Kılıçdaroğlu’nun, Şems’ül Ayn ve Ezher Üniversitesi diplomalı uluslararası İslami Forumların ünlü ismi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak kamuoyuna takdim etmesi, benim diyen siyasetçiyi ters köşeye yatırdı. 

Bunu bir kenara yazalım: Siyasette olmaz diye bir kural yoktur!

Gelişmelerin bununla sınırlı kalmayacağı da şimdiden belli! Devamı gelecek! 

Buna benzer bir manevrayı Rahmetli Erbakan yapmıştı. 1973’de kendinden hiç beklenmeyecek bir manevra ile CHP-MSP Koalisyonuna “Evet!” diyerek siyasal dengeleri altüst etmişti. Bundan en büyük zararı da Demirel görmüştü.

Erbakan Hoca,“Hayra destek, şerre fren!” sloganı ile “siyasal denge” denen kavramın, kolay kestirilebilir bir anlamı olmadığını herkese göstermişti.

Seçime az bir zaman kaldı, hala CHP ve diğer radikal sol partiler ve örgütlerin, İslamcı bir kişiliği cumhurbaşkanlığına layık görmelerinin bir cümlecik dahi açıklamasını yapamadılar. İçinde MHP, BBP, BTP ve bazı dini cemaatlerin ılımlı ve radikal sol ile yaptığı ittifakın bilinen tek açıklaması “Erdoğan karşıtlığı”dır. Bu cılız açıklama, 10 Ağustos’ta ittifaka zafer getirmeyecektir.

Seçim arifesinde tatil yerlerinde büyük bir izdiham yaşanıyor. Nüfusu 15-20 misli artan beldeler var. Bodrum’daki tatilci sayısı milyonu aşmış. Bütün oteller, moteller, pansiyonlar dolu. 10 Ağustos’ta bile boş yatak yok.

İttifak, birlikteliği oluştururken imkansızı başardı ama ortaya koyduğu düşünce cılız kaldı. Erdoğan karşıtlığı başarı için yeterli bir strateji değildir!

Bu koşullarda Erdoğan’ın ilk turda cumhurbaşkanı seçileceğini ileri sürmek, keskin bir zekaya sahip olmayı gerektirmiyor. Bu olsa olsa “malumun ilamı” olur!

—————————————-

Kategori:2014

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir