İçeriğe geç

Yeni CHP, Ak Parti’ye çok şey borçlu!

Seçmen CHP’ye yeni bir şans tanıyacak gibi. Siyasal gelişmeleri projeksiyon yöntemiyle analiz edenler bunu görebilirler. Her olumsuz gelişmenin “sebebi”, akıl ve mantık dışı ithamlarla CHP ve Kılıçdaroğlu’na bağlanıyorsa, zurnada delik kalmadığında da “CHP zihniyeti” deniyorsa “CHP geliyor” demektir.

Görünen tablo bu.

Sanki birileri, seçmenin vicdanını yaralayacak kadar insafsız ithamlarla CHP’yi mağdur ve mazlum kılıp, iktidara en yakın parti yapmaya Kelam-ı Kadim üzerine yemin etmiş gibi!

İhaleden başka yapacak bir hedefi olmayan iktidar, yanlış üstüne yanlış, yasak üstüne yasak, ehliyetsiz ve liyakatsiz atamalar… ile kendi elleriyle seçmenin gözünün içine baka baka CHP’yi iktidara hazırlıyor!

Ak Parti bu yanlışları neden yapıyor?!

Niçin yapıyor?!

Bunu kim yaptırıyor, sorgulayan yok!

En vahimi de 2002’de üniversitede talebe olanların 20 yılda aldıkları devlet terbiyesi ve akademik kariyer ile önce profesör, sonra dekan ve rektör olmaları… akabinde de sergiledikleri icraatlar, ancak derebeyliğin ve feodalitenin ihyası ile açıklanabilir.

***

Hâlâ, “Halk Ak Parti’yi istiyor” diyenlere şaşırıyorum, bir insan bu kanıya nasıl varır, diye! Bu görüşü dile getirenlere rastladığımda soruyorum “Sen mi böyle düşünüyorsun yoksa elinde iddianı doğrulayacak bir araştırma sonucu mu var” diye! 

Aldığım yanıtların çoğu şu yönde:

Abi öyle diyorlar!

Kim diyor, dediğimde de kaynak, gazeteler, tv’ler!

***

Siyasal ortam şu an 1950 seçimleri öncesine çok benziyor:

Oy kullanacakların çoğu ya başım belaya girmesin diye konuşmak istemiyor ya da iktidarı rahatsız etmeyecek şekilde görüşünü açıklıyor.

***

1950’ye gelindiğinde CHP kadroları bile CHP’ye oy vermek istemiyordu. Seçim olduğunda sandık müşahidi birçok CHP’li oyunu CHP’ye değil de Demokrat Parti’ye vermişti.

CHP bu noktaya nasıl gelmişti?

Muhalif DP’nin öncü kadrosu “Ülke kötü idare ediliyor, bunun tek sorumlusu İsmet Paşa ve yakın arkadaşlarıdır” derken, gayri resmi muhalefet ise Osmanlı’nın yıkılışından tutun, dinimizin elden gidişine, camilerin at ve saman deposu oluşuna kadar akla hayale gelmez bir propaganda ile seçmeni bir şekilde DP’ye oy vermeye ikna etmişlerdi.

Türkiye’nin görüp göreceği rüşvet ve yolsuzluktan en uzak CHP iktidarının, İkinci Dünya Savaşı yıllarında olağan üstü ekonomik imkansızlıklar içinde vatandaşa ödettiği fatura ağırdı. Savaş yıllarında dünyada 72 milyon insan ölmüş, geride kalanları da açlık ve hastalık perişan etmişti. Türkiye bu yılları tahıl stokları orduya tahsis edildiğinden ekmek karnesi ile geçirmişti. Yeterli kamu binası olmadığından da cemaatsiz çok az sayıdaki cami saman deposu yapılmıştı…

O günlerde olağanüstü yönetim koşullarını kavrayabilecek seçmen sayısı azdı. Bunu gündeme getirmeyenler bir yandan vatandaşa hayali vaatler sundular… bir yandan da İsmet Paşa’yı zalim, aymaz, din düşmanı… olmakla itham ettiler.

Menderes’in ezanın Arapça da okunabileceği sözü, miting meydanlarını dalgalandırmaya yetmişti. Ezandan ve namazdan başka sermayesi olmayan ahali de dinini kurtarmak için oyunu düşünmeden DP’ye verdi.   

O günden beri CHP, tek başına seçim kazanamıyor!

İsmet Paşa’nın kurdurduğu DP’nin Bayar ve Menderes gibi öncüleri, seçim süresince Türkiye’nin ve dünyanın gerçek gündemini değil de halkın kolay kanacağı konuları seçim malzemesi yaptı.

Oysa Türkiye’nin gündemi çok farklıydı:  

-Türkiye’yi çok partili seçime zorlayanlar İkinci Dünya Savaşı’nın galibi ABD ve İngiltere gibi dış güçlerdi.

-DP’yi; Amerikancı politikalar izlesin diye İsmet Paşa kurdurmuştu. Yeni dönemde DP; ABD’ci, CHP ise yerli ve milli olacaktı.

-1954’e gelindiğinde DP; ABD isteklerine “Evet!” demekte zorlanınca ekonomik kriz ve Kıbrıs gibi sorunlarla karşılaştı. DP, seçimleri kazanıyordu ama halka hayal ticaretinden başka vaat edeceği sermayesi kalmamıştı. DP’li yıllarda yolsuzluklar ve hukuksuzluklar sıradan olaylar haline gelmişti.

-CHP’nin 1959 kongresinde belirlediği “İlk Hedefler Beyannamesi” büyük bir heyecan yarattı. 1957 seçimlerinde % 41.1 oy alan CHP’nin iktidara gelmesi an meselesiydi. CHP’yi iktidarda görmek istemeyen ABD ve İngiltere, hızlandıran faktörleri devreye sokarak 27 Mayıs 1960 darbesini yaptırdı.

-Aslında DP iktidarı tükenmişti, adeta uzatmaları oynuyrdu. Yeni iktidar adayı ise CHP’ydi. ABD ve İngiltere’den bakıldığında CHP ile DP arasında önemli bir fark yoktu. Bir fark vardı ki o da ürkütücüydü: DP, devlet malına karşı hoyrat ve partizanlarını küçük lokmalarla şımartan bir parti iken CHP; devlet ciddiyetine sahip, yolsuzluktan uzak ve halkın ölçüsüz taleplerini kulak arkası eden yerli ve milli bir partiydi.

-DP; dine karşı laubaliydi. CHP ise dini siyasetten olabildiğince uzak tutmaktan yanaydı.

-DP, ABD’ci olma sözü verdiği için iktidara getirilmişti. Sözünde durmadığı için de darbe ile uzaklaştırılacaktı. CHP ise İlk Hedefler Beyannamesi ile iktidara gelmesi an meselesi iken darbe ile iktidarı engellenmişti.

-CHP’yi darbecilikle suçlamak mugalatadır. Ortada bir darbe varsa bunun sorumlusu NATO’da eğilen bir avuç Türk subaylarıdır. Buna Alpaslan Türkeş de dahildir.

***

Milli Mücadele günlerinde 5 – 6 sosyalist ve komünist parti kurulmuştu. Kurucuların çoğu Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşlarıydı. Örneğin Mareşal Fevzi Çakmak üç – dört sosyalist ve komünist partinin kurucu üyesiydi. Bu gelenekten gelen İsmet Paşa, CHP’yi “ortanın solu”na taşırken, bir yandan da İşçi Partisi’nin kurucular listesini belirleyen kişiydi… (Devamı var)

Kategori:2020

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir